Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-Kasım-2009, 15:57   #1 (permalink)
SaBaH GüNeŞi
Özel Üyeler
 
SaBaH GüNeŞi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 04-Haziran-2009
Bulunduğu yer: Balıkesir
Yaş: 44
Mesajlar: 998
Teşekkürleri: 416
494 mesajına 2.408 kere teşekkür edildi.
Arrow Yerleşme Alanlarını Sınırlandıran Faktörler.. (DERS NOTU)

Yerleşmeye uygun alanlar, kara yüzeyi üzerinde oldukça geniş bir alan kaplar. Yerleşmelerin yoğun olduğu alanlar, orta kuşak ve yan tropikal (subtropikal) kuşakta yoğunlaşmış durumdadır. Ekvatoral bölgelerdeki önemli yerleşmeler ve büyük kentler, sıcaklığın azaldığı yüksek alanlardadır.

Yerleşmenin kurulması için meskenlerin yapılacağı uygun bir alan gereklidir. Bu alan; bir akarsuyun kenarında, dağ ile ova arasındaki eteklerde, vadi ve doğal koy veya körfezlerin kenarlarında, bir dağın üstündeki düzlükte, bir ovanın ortasında olabilir.

Tarıma dayalı yerleşmelerde, tararı alanının genişliği ve tanından alınan verim çok önemlidir. Verimli ovaların çevresinde kurulan yerleşmeler, kısa sürede büyüyerek gelişir. Bu alanlarda yerleşmeler, su kaynaklarının durumuna göre dağların eteklerine, vadilerin kenarlarına kurulmuştur.

Geçimim hayvancılıktan sağlayan toplumlar, yerleşmelerini otlakların çevresine ve özellikle dere kenarlarına kurmuşlardır.

Ticari fonksiyonlara bağlı yerleşmeler ise deniz ulaşımına elverişli olan koy ve körfezler ile önemli kara yolu güzergâhı üzerinde bulunur. Örneğin; Ege Bölgesi'ndeki ilk önemli yerleşmeler, körfezlerin kenarlarına kurulmuştur (İzmir gibi).

Sanayiye bağlı olarak gelişmiş yerleşmelerde ise ham madde kaynaklarına yakınlık da önem kazanır. Örneğin; madenlerin çıkarıldığı ve işlendiği alanlar, yerleşmenin kurulmasında öncelik alır. Yerleşmeler, çoğunlukla madenin çıkarıldığı ve işlendiği alanın yakınında kurulur. Örneğin; Zonguldak, yerleşmeye pek uygun olmayan bir koyun dar ve dik kesimlerinde, Küre ve Murgul ise bakır madeninin çıkarıldığı yamaçlarda kurulmuştur.

İlk yerleşmelerin kuruluşunda, savunma durumu zaman zaman ön plâna geçmiştir. Bu nedenle, yerleşme için savunulması kolay olan tepe, akarsu ve göl kenarlarındaki uygun alanlar seçilmiştir. Örneğin; Van, Ankara ve Alanya şehirlerinin çekirdekleri tepelere kurulan kalelerin içerisinde yer almıştır. Mardin, savunulması kolay olan bir tepe üzerinde. Bursa Uludağ'ın eteğinde kurulmuştur.

Yerleşmeyi sınırlandıran Faktörler

1. İklim: Herhangi bir alanda, yerleşmenin kurulmasını ve gelişmesini etkileyen en önemli faktörlerden biri iklimdir. Ilıman iklimin etkili olduğu orta kuşak, yerleşmelerin yoğun olduğu alanlardır. Yerleşmelere; havanın sıcak ve çok nemli olduğu ekvatoral bölgede, kurak olan çöllerde, soğuk ve uzun geçen kışların hüküm sürdüğü yüksek enlemlerde seyrek olarak rastlanır.

Ekvator bölgelerindeki gür ormanlar, yerleşmenin kurulmasını güçleştirir. Bu bölgedeki çok sıcak ve nemli hava, insan sağlığına uygun değildir. Hızla çoğalan çeşitli mikroplar, böcekler, sinekler ve bunların yol açtığı hastalıklar, yerleşme için önemli engel oluşturur.

Ekvatoral bölgelerdeki önemli yerleşmeler, genellikle 1000 m'yi aşan ve ılıman iklimin etkili olduğu yüksek alanlarda kurulmuştur.

Gerek tropikal gerekse orta kuşaktaki karaların iç kısımlarında bulunan çöl bölgeleri, en seyrek nüfuslu alanlar arasındadır. Buralarda önemli yerleşme alanlarına, büyük akarsuların kenarlarında rastlanır. Nil nehri kenarında kurulmuş olan Kahire gibi.

Yüksek enlemlerde sürekli olarak buzla kaplı alanlar, devamlı yerleşmeye uygun değildir. Grönland'ın güney ve Norveç'in kuzey kesimlerinde küçük balıkçı yerleşmeleri görülür.

Aynı enlemlerdeki kıt'aların doğu ve batı taraflarında hüküm süren farklı iklim şartlan da yerleşmeyi etkilemektedir. Örneğin; Avrupa'nın batı ve Kanada'nın doğu kıyılan arasında okyanus akıntılarından dolayı farklı iklim şartlan hüküm sürer. Bu nedenle, Gulf Stream (Golfstrim) sıcak su akıntısının etkilediği Kuzeybatı Avrupa kıyılan boyunca sık nüfuslu bölgelere rastlanır.

Türkiye'de ise yerleşmelerin büyük bir bölümü, iklim şartlarının elverişli olduğu kıyı bölgelerimizde ve çevresinde bulunmaktadır. Yine iklimin elverişli olduğu iç bölgelerdeki vadi tabanları, vadi kenarları, ova ve dağların etekleri, emli yerleşme alanları arasındadır.

2. Yüzey şekilleri: Dağlık, çok engebeli ve yüksek alanlar yerleşmelerin kurulmasını ve gelişmesini önemli ölçüde engeller. Çünkü bu alanlarda, başta tarım topraklarının darlığı ve ulaşım olanaklarının zorluğu, yerleşmelerin kurulması ve gelişmesine pek uygun değildir. Örneğin Alp dağlarında, büyük şehirlere nadir olarak rastlanılır.

Yüksek dağlar da yerleşmelerin kurulmasını engeller. Özellikle yüksek enlemlere doğru gidildiğinde, sürekli kar sınırının yüksekliği düşer ve hatta 80°paralel civarında sürekli kar örtüsü deniz kenarından başlar. Bu nedenle, ezellikle Kuzey Yarım Küre'de, soğuk kuşaktaki yerleşmelerin kurulduğu yerin yüksekliği 500 m'nin altındadır. Buna karşılık, ekvator bölgelerinde yerleşmelerin üst sınırı, bir hayli yükselerek 3000 m'yi aşar. Türkiye'de Doğu Anadolu dışında 2000 m'nin üzerindeki alanlarda devamlı yerleşmelere çok az rastlanır.

Dağlık alanlarda, vadi içleri ve kenarlarına kurulan yerleşmeler gelişememektedir. Buna örnek olarak Çoruh vadisinin yamacında kurulmuş olan Artvin, Yusufeli ve Borçka verilebilir. Borçka'daki yerleşmeler, düzlük alanların az olmasından dolayı dik yamaçlara yapılmıştır. Özellikle Doğu Karadeniz Bölümü'ndeki yerleşmeler, yer darlığından dolayı zor koşullarda gelişmektedir.

Yolların geçtiği oluklar, koylar, körfezler ve boğazlar, büyük yerleşmelerin kurulmasını kolaylaştırmaktadır. Buna örnek olarak İstanbul, İzmir, Çanakkale, İskenderun verilebilir. İç bölgelerde ise olukların kenarlarında Erzurum, Erzincan, Eskişehir, Kahraman Maraş gibi çok sayıda şehir kurulmuştur. Ege'de ana ulaşım güzergâhı görevini de yapan grabenler boyunca Manisa, Aydın ve Denizli gibi şehirler vardır.

3. Toprak: Tarıma uygun olmayan tuzlu veya çorak topraklar ve bataklıklar, yerleşmelerin kurulmasını önemli ölçüde engeller. Örneğin; çöllerdeki tuzlu, sığ topraklar ve kumul alanlarında devamlı yerleşmelere çok az rastlanır. Fazla yağıştan dolayı topraktaki bitki besin maddelerinin yıkandığı orta kuşak ve ekvatoral bölgeler de tarıma fazla uygun değildir. Örneğin, ekvatoral bölgenin tarıma açılan eğimli alanlarındaki toprakların hem verimsiz hem de kısa sürede erozyona uğraması yerleşmelerin gelişmesini güçleştirir. Bu durumun tipik örneği Tayland ve Küba'da görülmektedir. Ormanlarda açılan tarlalar ve kesilen ormanların yerleri, çıplak alanlar hâline dönüşmüştür.

Engebeli alanlarda yeterli tarım toprağının olmaması, yerleşmelerin gelişmesini engellemektedir.

Verimli tarım topraklarının bulunduğu ovalarda ve ovaların kenarlarında yerleşmelere sık rastlanır. Örneğin, Türkiye'de nüfusun yandan fazlasının toplandığı yerleşmeler, verimli toprakların yer aldığı kıyı ovalan ve çökme sonucu oluşmuş oluklardaki ovalar üzerindedir.

4. Ekonomik kaynaklar: İnsanlar için ekonomik olan çeşitli maden yatakları, yerleşmelerin kurulması için özendirici olmaktadır. Maden, petrol ve kömür yataklarının bulunduğu alanlar, yerleşmelerin kurulmasını sağlamışlar. Örneğin, And dağlarında, zengin bakır yataklarını işletmek için yerleşmeler kurulmuştur. Kuzey Kutbu'na yakın olan Spitzberg (Sipitsberg) adasındaki kömür yatakları, yerleşmelerin kurulmasında etkili olmuştur.

Arabistan Yarımadası ve Basra Körfezi çevresindeki zengin petrol yatakları; Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar ve Kuveyt gibi ülkelerin gelişmesinde ve modern şehirlerin kurulmasında etkili olmuştur.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Göller Bölgesi'ndeki bazı şehirler, maden saçaklarının çevresinde kurulmuştur. Almanya'nın Ruhr kömür havzası ve Birleşik Krallık'taki zengin taş kömürü yataklarının işletilmesi, şehirlerin kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Ülkemizdeki maden yataklarının işletilmesi, yerleşmelerin kurulması ve İrkmesinde yer yer etkili olmuştur. Örneğin Zonguldak, maden kömürü sayesinde şehir hâline gelmiştir. Dicle Bölümü'nün önemli bir yerleşme Merkezi olan Batman'ın gelişmesinde petrol rafinerisinin önemli etkisi vardır. Yerleşmelerin kurulması ve gelişmelerinde, ekonomik değeri yüksek olan maden yataklarının da önemli payı bulunmaktadır.


__________________
İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben, ölümlü Mustafa Kemal; diğeri milletin içinde yaşattığı Mustafa Kemal'ler ülküsüdür. Ben onu temsil ediyorum.Herhangi bir tehlike anında ben ortaya çıktımsa, beni bir Türk anası doğurmadı mı, Türk anaları daha Mustafa Kemal'ler doğurmayacaklar mı? Mutluluk Milletindir, benim değildir.. .
SaBaH GüNeŞi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
SaBaH GüNeŞi kullanıcısına teşekkür eden 2 üye:
Ayşenur KILIÇ (18-Ağustos-2011), cpl (20-Mart-2011)