Zümrüt Üye
Üyelik tarihi: 08-Haziran-2009 Ad- Soyad: zumrut Bulunduğu yer: Yurt dışı
Mesajlar: 1.249
Teşekkürleri: 1.215
762 mesajına 2.493 kere teşekkür edildi.
| ben kulunuz, Leonardo da Vinci, 1502′de dünyanın en büyük ve en güzel köprüsünü inşa etmek ister. Sultan 2. Beyazıt’a bir mektup gönderir. Ancak tarihin bu en görkemli iş başvurusuna cevap alamaz.
“O mektup” 1952 yılında fark edilir. Dünya sanat ve bilim çevrelerinde büyük ilgiyle karşılanır.
Köprü, 2001′de, Norveç’te üstgeçit olarak inşa edilir. Dünyanın modern krizi küresel ısınmaya dikkat çekmek için önce Antarktika’da buzdan bir maketi yapılır. Yine buzdan yapılan bir başka maketi, 1 Ocak 2008′de New York’taki BM binası önünde sergilenmeye başlanır. DA VİNCİ KÖPRÜSÜ BELGESELİ: LEONARDO DA VİNCİ’YE ÇIRAK ARANIYOR!
Antartika
Güney kutbunda bulunan bu kıta boydan boya maviye çalan buzullarla kaplıdır. Burası 15 milyon kilometrekare yüz ölçümünde, Afrikanın yarısı büyüklüğünde ve içinde ülke bulunmayan tek kıta. Yıllık sıcaklık ortalaması -50 derece.
Uçsuz bucaksız bu coğrafyada buzdan bir köprü yapılıyor, amaç insanlığı tehdit eden modern krize, küresel ısınmaya dikkat çekmek. VEBJØRN SAND (Sanatçı – Norveç) “Antartika devasa bir kıta, Avustralya’nın iki katı. Dünyadaki temiz suyun % 70’ini donmuş halde bulunduran buzdan bir depo. Başlayan erime böyle devam ederse, başımız büyük belada demektir.”
Köprü bir yıl sonra New York’ta bu kez Birleşmiş Milletler merkez binasının önündeki alanda yine buzdan yapıldı. Vebjørn Sand yine küresel ısınmaya dikkat çekmek için, tarihin gücünü kullanıyor. “Köprüyü antartika da yaptıktan sonra, yaşadığım ve çalışmalarımı sürdürdüğüm New York’a döndüm. Antartika’da ki köprünün BM binasının önündeki meydanda yapılması için, hem BM hem de BM’nin Norveç elçiliği ile işbirliği yaptım. Amacım, bu köprünün tarihi yapısı ve gücün, modern krizin habercisi olarak da kullanmaktı.” Norveç’in başkenti Oslo
Burası İskandinav yarımadasının 4. büyük şehri. Ülkenin en büyük şehri olmasının yanı sıra, aynı zamanda önemli bir ticaret ve kültür merkezi. 25 kilometre güneyde bulunan Os, tipik bir İskandinav kasabası. Doğal güzelliklerle modern tarımı bir arada görüyorsunuz.
Leonardo Da Vinci köprüsü, burada da karşımıza çıkıyor. Norveç’li sanatçı Vebjørn SAND’in konsept ve sanat yönetmeni olduğu bu köprü çelik, çam ve tik ağacı ile yapılmış.
Bu köprü, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ressamının çizgilerini taşıyor. Bambaşka bir tasarımı var. Leonardo Da Vinci bu köprüyü İstanbul için tasarlamış. Ancak olması gereken yerde yapılamadığı için buralara konuk olmuş. Köprü sadece gerçek yerinden 2.500 kilometre kuzeyde değil, aynı zamanda tasarlandığı yıldan tam 500 yıl sonra 2001 yılında yapılabilmiş.
Vebjørn SAND, Da Vinci köprüsünü ilk gördüğü gün, adeta büyülendiğini anlatıyor. “ Leonardo Da Vinci’nin Haliç için tasarladığı köprünün modeliydi bu. Donup kaldım, çünkü bugüne kadar bu kadar ihtişamlı ve güzel bir köprü görmemiştim. Ona yıldırım aşkı ile tutuldum. Kendimi, Mozart’ın sanki hiç çalınmamış senfonisini görmüş ve keşfetmiş gibi hissettim. Sonsuz bir harmoni ve güzellik taşıyordu. Köprünün o güne kadar hiç inşa edilmemiş olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Hayatımda gördüğüm en güzel köprüydü. Köprü, tüm zamanların gelmiş geçmiş en büyük dâhisi Leonardo’nundu. Bu yüzden o güne kadar neden inşa edilmediğine anlam veremedim.” Köprünün kitabesindeki metin şöyle başlıyor: “Leonardo Da Vinci’nin 1502 ‘de bir vizyonu vardı; dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük ve en güzel köprüyü inşa etmek.”
Norveç’teki bu köprüyü Leonardo Da Vinci’nin çizimi ile karşılaştırdığınızda, aslının ancak dörtte biri büyüklüğünde olduğunu görüyorsunuz. Da Vinci köprüsüne dair her şeyi bulabileceğimiz tek bir kaynak var, oda Fransa’da…
Aradığımız bilgilerin Paris’te 1795 de kurulan Fransa Enstitüsünde olduğunu biliyoruz. Enstitüde binlerce eser var ama yalnız bir tanesi bizim için çok önemli; Da Vinci’nin çizim ve açıklamaları ile dolu deri kaplı bir defter.
Yazdıklarını okuyabilmek için bir aynaya ihtiyaç duyuyorsunuz, oysa kendisinin bu satırları yazarken hiç ayna kullanmadığını ve son derece hızlı yazabildiğini biliyoruz.
Kaynak: Wardom http://www.wardom.org/showthread.php?t=290842 Bu defterde, Leonardo Da Vinci, Vera’dan Constantinapolis’e uzanan köprü 40 braccia genişliğinde, sudan 70 braccia yüksekleğinde, 600 braccia uzunluğunda, yani denizin 400, karanın 200 braccia üzerinde. Böylece kendi mesnetlerine sahip sözleri ile anlatıyor köprüyü. Braccia yerel bir ölçü birimi. 1 metre, 1,64 braccia ediyor. Hesaplama son derece bilgilendirici.
Haliç’in yaklaşık genişliği 244 metre olduğuna göre, 400 bracciası, denizin üzerinde ifadesi tamı tamına doğru.
Köprünün uzunluğunun 600 braccia yani 365 mt olacağı söylendiğine göre o güne kadar inşa edilmiş dünyanın en uzun köprüsünden söz ediliyor demektir. Fredrık TORP (Mimar) “ Mona Lisa tablosu ile düşüncenin ve her şeye bulduğu çözümlerin fantastikliğiyle hayranlık uyandıran bir insan. Yirmi yıl kadar önce kitabını okurken, Haliç için tasarladığı köprünün küçük fantastik çizimini gördüm. 300 metre uzunluğunda taş bir köprüydü bu. Gerçekten fantastik bir fikir ama inşası mümkün değil.” Faruk MALHAN (Mimar) “Yapılabiliri yaptıktan sonra zaten bir kıymeti yok. O, yapılamayanları ve limitteki olayları, yapılamanın limitindeki olayları zorlayan bir insan, bütün çalışmalarında…” Luca SCACCHETTI (Mimar) “Leonardo Da Vinci’nin bir diğer yönü olağanüstü derecede ileri görüşlü olmasıdır. O, zamanın ötesindeydi. O sırada gerçekleşmesi mümkün olmayanları da hayal ediyordu.”
Da Vinci köprüsünün öyküsü, 500 yıl önce burada, İtalya’da başladı. Bu ülkede, görkemli tarihi binalar arasında kendinizi bir açık hava müzesinde hissediyorsunuz.
Leonardo Da Vinci ve Michelangelo Floransa’da yetiştiler. Floransa yakınlardaki Vinci kasabasının adını Leonardo Da Vinci sayesinde artık bütün dünya biliyor.
Birkaç kilometre yakınındaki ANCHIANO, Leonardo Da Vinci’nin doğum yeri. Zeytin ağaçları arasında bir ev. Leonardo Da Vinci 15 nisan 1452 de bu evde dünyaya geldi.
Kaynak: Wardom http://www.wardom.org/showthread.php?t=290842 Doğduğu ev artık bir müze. O günlerde onun doğumunun farkında olan o kadar az insan vardı ki.
Oysa 67 yıllık ömrün son yıllarında görkemli bir hayat geçirmişti.
Leonardo Da Vinci 2 mayıs 1519 da Clos Luce şatosunda öldü. Ölümünden 3 yıl önce, Fransız kralı 1. Fransua’dan aldığı davete icabet ederek Şatoda yaşamaya başladı. Şato Fransa’nın merkezinde Kraliyet Sarayı’nın da bulunduğu, eski bir yerleşim yeri olan Ambos’tadır. Bu şehrin hemen her köşesinde Leonardo Da Vinci’nin isminin yaşatıldığını görürsünüz.
Doğduğu ev gibi, öldüğü yer olan Clos Luce şatosu da bugün artık bir müze.
Şatonun bahçesinde, Da Vinci’ye ait çizimlerin yapılmış maketleri vardır. Bunlar bisiklet, yay ile çalışan arabalar, tasarladığı helikopter, tank gibi bir çok eser bulunmaktadır. Sergilenen köprü maketleri, üzerinden geçebileceğimiz ölçekte yapılmış. # 2
Haliç için tasarladığı köprünün maketi, sergi salonunda çıkıyor karşımıza. Ancak bu ölçekli bir maket değil. Sadece fikir veriyor olsa bile, son derece ilgi çekici. Bu maketin kim tarafından ve nasıl yapıldığını bilmiyoruz.
Da Vinci köprüsünün en eski ve ölçekli bir mimari maketinin bulunduğu yer Milano’dur.
Dünyanın en büyük, gotik tarzda yapılmış katedrali Duomo di Milano.
Leonardo Da Vinci bu katedralin kubbe kemerlerinde çalışmış ve burada kazandığı deneyimi, Haliç için tasarladığı projede kullanmıştır. CLAUDIO GIORGIONE (Da Vinci müzesi Küratörü)
Kaynak: Wardom http://www.wardom.org/showthread.php?t=290842 “Leonardo Da Vinci’ye adanan Milli Bilim Müzemiz 1952 – 53 yılında Leonardo’nun 500. doğum yıldönümünü kutlamak için açıldı. Bu çok önemli. 50 yıldan fazla bir süre önce, mühendis ve mimarlardan oluşan ekip, Leonardo’nun çizimleri üzerinde çalıştı ve farklılıkları ortaya koyan yeni yorumlamalarda bulundu.”
Milano Bilim Müzesi’nin Leonardo Da Vinci’ye ayrılan galerisinde onun çizimlerinden yola çıkılarak yapılan maketler sergileniyor.
Gözlerimiz izini sürdüğümüz köprüyü arıyor. Sonunda Da Vinci köprüsünün ölçekli bir mimari maketini buluyoruz. Köprünün bu maketinin, mimari bir çalışmanın ürünü olduğu hemen anlaşılıyor. “ Milano’lu mühendis ve mimar olan Alcide Deritzardi, Leonardo’nun Milano’da yaptığı kanallar için kapak çizimleri ve Galata Köprü projesi gibi eskizler üzerinde çalıştı. Köprü çizimine ilişkin ilk yorumları getirdi. Köprü yorumunu hazırladıktan sonraki yıl, maket gerçekleştirildi. Bu, Galata Köprüsü’nün emin değilim ama belki de en eski yorumlamalarından biridir. Güzel ama çok büyük değil. Dizayn olarak güzel. Sunulduğu 1500’lü yıllara göre çok modern.”
Peki, Leonardo Da Vinci Haliç’te neden bir köprü yapmak istemişti? CLAUDIO GIORGIONE
“ Venedik, Türklerin ticaret merkezlerinden biriydi. Bana göre, 1500’de Venedik’teyken Sultan’ın delegasyonu ile görüştü. Bu görüşmede Sultan için bir çalışma yapma fikri gelişti. Venedik’te Türk heyetiyle buluşmasının kendisi için bir şans olduğunun farkındaydı. Böylece İstanbul’a gelip çalışmalar yapabilecekti.”
Bu şans O’nu çok heyecanlandırdı. Gitmek isteyip de gidemediği İstanbul’da Leonardo’ya ait bir mektup var. Heyecan ile yazdığı mektubun çevirisi Topkapı Müzesi’nde. Leonardo Da Vinci’nin dönemin Sultan’ı II. Beyazıt’a yazdığı mektup: “ Ben kulunuz değirmen konusunu düşündüm ve Allah’ın inayeti ile suya gerek kalmadan, sadece rüzgârdan güç alan bir değirmen yapmanın yolunu buldum. Şükürler olsun ki, gemilerden ip yada halat kullanmadan, sadece kendi kendine devir yapan bir hidrolik makine kullanarak, su çıkarmanın yolunu bulmayı Allah bana nasip etti.
Ben kulunuz, İstanbul’dan Galata’ ya uzanan bir köprü yapmak isteğinizi, yapabilecek biri bulunamadığı için köprüyü yapamadığınız duydum. Ben kulunuz nasıl yapılacağını biliyorum.Köprüyü bir bina kadar yüksek yapacağım. Çok yüksek olduğu için, üzerinden kimse geçmeye razı olmayacak. Öyle bir köprü yapacağım ki, yelkenleri fora olsa bile, bir gemi altından geçebilecek. İsteyenleri Anadolu kıyısına geçirecek bir asma köprü yapacağım. Allah sizi bu sözlere inandırsın. Bu kulunuzun, her zaman hizmetinizde olduğunu bilin…”
Leonardo Da Vinci bu mektupla, Osmanlı Sultanı II. Beyazıt’a mimar ve mühendis olarak iş başvurusunda bulundu.
Osmanlı Sarayı’na 4 ayrı proje sunuyor; bir yel değirmeni, bir su boşaltma pompası, İstanbul Boğazı için bir asma köprü ve Haliç için tasarlanmış kemerli bir taş köprü…
Yazının sonuna tarih düşülmüş; bu mektup 3 Temmuzda yazılmıştır. Topkapı Müzesi’nin 1938 yılında yayınlanan arşiv kılavuzunda, E 6184 sayı ile kayıtlı. Çeviride mektubun yazıldığı tarih yıl olarak yer almıyor. Leonardo’nun ismi de kayda “Ricardo” olarak geçmiş. Osmanlıda mektuplar sözlü olarak çevrilir, kâtipler tarafından kaleme alınırdı. Yazıda karşımıza çıkan isim ve ifade karışıklığının sebebi de bu olmalı. Ceneviz’den gönderilmiştir ibaresi, Cenova’ dan gemi ile geldiğini açıklıyor. CLAUDIO GIORGIONE
“1502’de Sultan II. Beyazıt’a bir mektup yazarak, kendisi için bir köprü çizimi yaptığını bildirdi. Aslında bu çizim çok küçüktü. Haliç için tasarladığı bu köprünün pratikteki zorluklarını çözmesi için, ne imkanı ne de zamanı vardı. Ancak köprünün dizaynı çok moderndi.”
Leonardo Da Vinci, acaba İstanbul’a gelmiş olsaydı, ne olurdu? Prof. Dr. İLBER ORTAYLI
“Böyle bir askeri imparatorluğun, askeri teknoloji anlamında dehası muhakkak olan, Leonardo’yu çekmemesi mümkün değil. Yani Sultan O’nu çağırmazsa, O Sultan’a hizmette arz edecek. Onun için bu döneme bakmak gerekiyor. Keşke Leonardo gelseydi. “Keşke” ile tarih olmaz. Gelse ne olurdu?
Öyle zannediyorum ki, İtalyan Rönesans’ı sanatının keskin tarafları, kesinlikle mimariye girerdi.” CLAUDIO GIORGIONE
“ Zamansızlıktan bitirmeye fırsat bulamadığı o kadar çok çalışması var ki. İstanbul’a gidebilseydi, eminim ilgisini çeken konularda 100 proje daha tasarlar ancak zamansızlıktan onları da bitiremezdi. Leonardo’nun problemi buydu aslında.”
Leonardo Da Vinci’nin Sultan II Beyazıt’a yazdığı mektupla, kendisine ait, Paris’deki el yazması arasındaki ilişkiyi, 1952 yılında Alman Türkolog Franz Babinger ortaya çıkardı. Mektubu yazanın Da Vinci olduğu ancak 450 yıl sonra Babinger’in “Leonardo Da Vinci’den Sultan II Beyazıt’a 4 proje teklifi” adlı makalesi ile anlaşıldı.
Prof. Dr. Semavi EYİCE “Babinger, bir Alman doğu bilimcisi ve Türkoloğu’ dur. Gençliğinde Türkçe öğrenmiş ve Osmanlı tarihi üzerine bazı makaleler yazmak sureti ile tanınmaya başlamıştır. Münih üniversitesi’nde görevliydi, 1. dünya harbi sırasında Türkiye’ye gelmiştir. O zamanlar, Türkçe bilen bir Alman Türkoloğu olarak, çok büyük iltifat görmüş.”
Leonardo Da Vinci çok yönlü bir sanatçı; bilim adamı, mucit, mühendis, jeolog, heykeltıraş, geometrisiyen, anatomist, mimar, botanikçi.
Ama her şeyden önce ressam. O, gelmiş geçmiş en büyük ressamlardan biridir. Leonardo Da Vinci, az sayıda resim yapmasına karşın, bugüne kadar hiç kimse onu tahtından indiremedi. “Kayalıktaki Bakire, Mona Lisa, Son Yemek” gibi eserler Milano’daki yıllarına rastlar.
Kaynak: Wardom http://www.wardom.org/showthread.php?t=290842 Çok yönlü bir bilim adamı olarak, baskı makineleri, çeşitli kara ve deniz ulaşımı araçlarının yanı sıra, optik alanında çok sayıda araştırma ve çalışma yaptığını, projeksiyon cihazı gibi buluşları olduğunu, müzik alanında da çalıştığını ve çeşitli enstürman tasarımlarının da olduğunu biliyoruz.
Leonardo Da Vinci’nin öykümüze konu olan tasarımına gelince; yeryüzünün ilk Haliç’i İstanbul’dadır. Tarihi 8000 yıl öncesine dek inen İstanbul, daha M.Ö 5. yy’da dünya kenti olmasını, bu coğrafi oluşuma borçludur. Karadeniz’in zenginliklerini toplayan ve Akdeniz ticaretini kontrol eden bu doğal liman sayesinde İstanbul, kendi parasını Akdeniz de kabul ettirecek güce sahip olmuştur. Bu nedenle Ceneviz’liler, Pisalılar Haliç’te koloniler kurarlar. 2 700 yıllık bir kent olan İstanbul, çağının emperyal güçleri tarafından defalarca kuşatılmasına karşın; yalnızca iki kez fethedilir. İlki Latinler, ikincisi de Türkler tarafından.
Her ikisinde de kente, Haliç’ten girilmiştir. Tarih boyu, çok kültürlü yapısını korur Haliç.
Görkemi ile sadece Lale Devri’nin değil, tüm zamanların vazgeçilmez mekânı Haliç… Dünyada bilinen adı ile Altın Boynuz.
İzini sürdüğümüz Leonardo Da Vinci’nin Haliç köprüsü, işte burası için tasarlanmış.
Bir başka açıdan baktığınızda Michalengelo ve Da Vinci gibi bilim adamı ve sanatçıların, İstanbul’ a eser vermek istemiş olması o günün dünyasında, Osmanlı Devletini yöneten vizyonu açıkça ortaya koyuyor. Bilim ve sanata büyük ilgi duyan ve pek çok bilim ve sanat adamını himayesine alan Fatih Sultan Mehmet, oğlu Beyazıt’ın iyi eğitim almasına büyük özen gösterir. 1447 doğumlu olan II Beyazıt, 1481’de tahta geçer ve 31 yıl Osmanlı Devleti’ni yönetir. Hattat ve bestekar olan II Beyazıt’ın hulema ve sanatkarlar için ayrı bir para fonu ayırdığı bilinir. Kardeşi Cem Sultan ile yaşadığı saltanat kavgası, döneminin en önemli olayları arasındadır.
Sultan II Beyazıt hayata gözlerini yumduğunda, arkasında pek çok mimari eser bırakır. İlber ORTAYLI “Leonardo Da Vinci’nin köprüleri, savunma projeleri de buna dahil; diğer ülkeler tarafından dikkat edilmişse, para sarf edilmişse, Leonardo’yu çağırmışlarsa, pekala Beyazıt’ta çağırabilir. Burada tabi, Beyazıt’ın bağnaz olmadığını söyleyelim. Bu imparatorlar, kafile kafile Yahudi getiren adamlardır”
İspanya kraliçesi İsabella ile Kral Ferdinant; 1491 yılında, Yahudileri kovma fermanını imzalarlar. 1492 de bir çok Yahudi, Osmanlı topraklarında yeni bir başlangıca yönelmişlerdir. Naim GÜLERYÜZ (Araştırmacı - Yazar) “ Gidecek yeni bir ülke yeni bir vatan arayan Sefarad Yahudilerine kapılarını açan tek ülke, Akdeniz’in doğu köşesinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu olmuştur”
Leonardo Da Vinci’nin o günün İstanbul’u için tasarladığı köprüye, esin kaynağı olduğunu bildiğimiz bir başka köprü var; Alidossi köprüsü. Köprü Castel Del Rio’dadır.
CLAUDIO GIORGIONE
“Bu dönemde Leonardo 1499’da tamamlanan Castel del Rio köprüsünü inceleme fırsatı buldu ve köprünün kemeri O’nun danışmanlığında yapıldı.”
Son derece yaygın ve kabul gören bir iddiaya göre Leonardo Da Vinci, İtalya’da ki Alidossi köprüsünden esinlenmiştir.
Alidossi köprüsü 500 yılı aşan ömrüne rağmen, bugün bile arabaların üzerinden geçtiği dimdik hali ile ayakta durmaktadır.
“Peki Leonardo’nun çizimin ardından bugün köprünün inşası hakkında ne diyebiliriz.? Bu çok ilginç bir fikir. Leonardo, tasarımı ile, bizim ilham kaynağımız olacak. Ardında güzel bir çizim fakat çok az pratik çözüm bıraktı. Taş, çelik ve diğer malzemeleri kullanarak bu köprüyü yapmak çok zor. Bence farklı yollarla bunu yapabiliriz ancak, Leonardo’dan başlayacak esinlenme iki noktadan olmalı: Leonardo’nun çizimindeki dizaynı ile kültür ve gelenekler karşısındaki duruşu.”
Faruk MALHAN
“Üzerinde çalışılan köprü, çok sağlam bir simge. Bu simge, ne kadar büyük bir şans ki, Galata için çizilmiş. Bunu alıp buraya getirmek, esasında ışığı getirmek gibi bir şey. Bu köprü, bu düşünme modelinin bir sembolüdür ve bizim ülkemizde bunun açacağı tartışma ortamı, bunun açacağı bilgi ve araştırma ortamının genç nesillere, eğitime, ekonomiye, hatta politikaya, herkese bambaşka bir bakış açısı verecektir.
Çünkü taptaze bir bakış açısı.”
VEBJØRN SAND
“Tabiî ki benim her zamanki rüyam bu köprünün İstanbul’da, asli yerinde inşa edilmesidir. Hayata geçmesi durumunda, dünyada bugüne kadar inşa edilen, en tarihi, en önemli ve en zarif yapılardan biri olacaktır. Dünya çağında büyük bir heyecan yaratacaktır. İstanbul ve Türkiye, turist çekim merkezine dönüşecektir. Bu, gelmiş geçmiş en ünlü evrensel dahi Leonardo’nun sunduğu insani düşüncenin en üst seviyesi ile tarihi, fantastik ve güzel İstanbul’un kombinasyonudur.”
Recep Tayyip ERDOĞAN (Başbakan) “ Her şeyden önce Da Vinci’nin İstanbul için böyle bir çalışma yapması, böyle bir tasarımı gerçekleştirmiş olması, gerçekten bizler için çok çok anlamlı, çok çok memnuniyet verici. Sütlüce ile Eyüp Sultan arasında şuanda da böyle bir köprünün yapılacak olması ve bu konunun üzerinde, gerek İstanbul Büyükşehir belediyemizin yapmakta olduğu çalışma, gerekse 2010 Avrupa kültür başkenti projesi ile ilgili, bu tür bir düşüncenin; düşünceden artık uygulamaya geçer duruma gelmiş olması mutluluk vericidir. İnanıyorum ki bu proje çok anlamlı bir yerde, Haliç’te vücut bulacaktır.Tabi, evrensel değerlere, burada çok önemli bir katkı söz konusu. Da Vinci gibi tarihe adını kazımış birinin, burada da eserinin olması, Türkiye’nin Avrupa ile bütünleşme sürecinde yine çok önemli bir anıtı olarak, orada yer bulacak.
Ben tüm emeği geçenleri kutluyorum. Hele hele eserin şuanda ki gerek mimari çalışmasında, gerek uygulama aşamasında yer alacak olanlara şimdiden başarılar diliyorum. İnanıyorum ki bu köprü ile çok farklı bir zenginlik oluşacak ve oradan geçenlerde bu eseri ile, Da Vinci’yi daha yakından tanıma fırsatı bulacaklar.”
Da vinci köprüsünün yapıldığını ve Haliç’in yeniden bir cazibe merkezine dönüştüğünü hayal edin. Bu köprü için, dünyanın bütün mimarlarının katılabileceği bir yarışma açıldığını ve herhangi bir ülkeden herhangi bir mimarın Leonardo Da Vinci köprüsü çiziminin yeniden yorumlanması yarışmasına katılabileceğini düşünün…
Da Vinci’ye çırak olmak hangi mimarın düşlerini süslemez ki?
Bakarsınız çok yakın bir zamanda Da Vinci Köprüsü, Altın boynuzu süsleyen bir gerdanlık olarak karşımıza çıkıverir. Sultan II Beyazıt’ın nerede olursa olsun ilmi bulup getirme isteği, Da Vinci’nin çağları aşan vizyonu ile Haliç’te buluşmuş olur.
Leonardo Da Vinci’nin İstanbul’dan Pera’ya hayalinin 21. yy da gerçekleşmesi için uluslar arası bir yarışma açılması tüm dünyada büyük yankı uyandıracaktır. Böyle bir yarışma İstanbul’a sadece bir yaya köprüsü değil; aslında yeni bir anıt kazandıracaktır.
Da Vinci köprüsü 500 yıl önceden bugüne uzanan kültürler arası, dinler arası, uluslar arası ve medeniyetler arası bir kültürel anıt olacaktır. |