Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11-Nisan-2010, 09:20   #1 (permalink)
Fatih GÜRIŞIK
Özel Üye
 
Fatih GÜRIŞIK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 04-Haziran-2009
Bulunduğu yer: Kayseri
Yaş: 43
Mesajlar: 983
Teşekkürleri: 856
476 mesajına 1.541 kere teşekkür edildi.
Standart İsveç'in Sami Soykırımı..

Orta Asya’dan göç eden sami soyunu kıran İsveç'te yaşananlar…
İsveç Parlamentosu Türkiye Cumhuriyeti'ni de soykırımcı ilân eden o utanç kararını alınca, kız kardeşim Serpil'i aradım: "Hani bir zamanlar bize anlatmıştın ya! Zamanı geldi. Şimdi yaz" dedim. Yazdı. Söz Serpil'in.
***
Yeri geldiğinde "sıra dışı bir anı" olarak anlattığım 15-16 yıl öncesine ait bir olay, İsveç'teki oylamayla birlikte birden güncelleşti.
Eşimle birlikte Lulea'dayız. İsveç'in kuzey kentlerinden biri… 3 günlük bir elektronik fuarı var. Öğle saatlerinde bir süre ara vererek dışarı çıktık. Sağlı sollu hediyelik eşyaların, çeşitli yöresel el sanatlarının satışa sunulduğu derme çatma birkaç tezgâh kurulmuş... Tıpkı biz... Küçük kilimler, ufak tefek gümüş aksesuar, boncuk işlemeli cüzdanlar, süsler, nazarlıklar, deriler ve daha pek çok şey...
İsveç nere... Anadolu nere... Hatta Amerika nere... Sanki Kızılderili folkloru... Yanımızda birileri yüksek sesle konuşuyorlar. Kulağa gelen vurgu, tonlama, ahenk, ses inanılmaz... Sanki Türkçe!.. Ama değil, çünkü tek kelimesi anlaşılmıyor.
Ayaküstü sohbet sırasında Türk olduğumuz ortaya çıkınca, karşılıklı ilgi artıyor. Kuzeyde, Kiruna yakınlarında yerleşik bir Sami halkı olduklarını ve ürettiklerini pazarlamaya geldiklerini söylüyorlar. Konuştukları dil Ural- Altay kökenli... Fince, Macarca, Türkçe ailesinden... Köylerinden söz ediyorlar, mutlaka gidip görmemizde ısrarlılar...
Programımız değişiyor, rotamız güney yerine kuzeye dönüyor. Fuar bitiminde bir araba kiralayıp yola koyuluyoruz. Uzun bir yolculuk... Allahtan hava hiç kararmıyor. Güneş, ufka dokunur gibi yapıp hemen yükseliyor. Piknik çantamız yanımızda...
Sessiz ve ıssız yolda arada bir Ren geyiklerine rastlayarak Kutup Dairesini geçiyoruz. Saatler sonra köye ulaşıyoruz. Etrafta çıt yok. Sözünü ettikleri “cafe” karşımızda... Sohbet, kaldığımız yerden başlıyor. Vakit kısıtlı... "Müze" diyorlar... "Mutlaka gezmelisiniz." diyorlar…
Gerçekten müthiş bir müze... Tek kat üzerine gelmişleri, geçmişleri, kültürleri, folklorları, inançları sergileniyor. Sanki Dede Korkut dekoru... Sanki biz İsveç'te değil de Orta Asya'da, Türk illerinden birinde bir müze geziyoruz, öyle bir etnografik geçmiş, öyle bir benzerlik...
Ak çadırdan kara çadıra, şaman davullarına, silâhlara, giysilere, baş süslerine, yaşam biçimlerine, binlerce yıl öncesine ait uzun göç hikâyelerine kadar…
Hayli etkilenmiş olarak, bin küsur kilometre daha yol yapıp Malmö'ye döndüğümüzde ilk iş, hikâyemizi İsveçli bir dostumuza aktarmak oldu.
Çok garipsediğim yanıtı neydi biliyor musunuz? "Onlar da İsveç'in Kürtleri…"
Gelişim Yayınları’nda çalıştığım yıllarda Kanada'dan gelen bir Türkolog profesörle söyleşi yapmıştım. Kızılderililer ve Türkler arasındaki benzerlikler üzerine... Araştırmaya doyum olmayan müthiş bir konuydu. Sonraki yıllarda Samilerle ilgili elime geçen hemen her belgeye göz attım.
İsveç adı, Norveç'le birlikte azınlıklara uyguladıkları şiddet nedeniyle, adı "20. Yüzyıl'ın soykırım uygulayan ülkeleri" arasına girmişti. Osmanlı'nın Ermenilere uyguladığı iddia edilen eziyetlerin, İsveç tarafından Samilere uygulandığı kanıtlanmış ve kabul edilmişti. Yoğun bir asimilasyon politikası bu küçük azınlığa 1990'lara dek göz açtırmadı. Anadilleri, inançları yasaklanmış, zorla Hıristiyanlaştırılmışlardı. Hatta öyle ki, doğan çocuklar kilisede vaftiz edildikten sonra, evlerinde, sessizce, şaman ritüellerine göre tekrar kutsanıyordu.
Özellikle 1920'den sonra, Sami nüfusun artmasını önlemek için 60 binden fazla insan kısırlaştırılmıştı ve bunların yüzde 90'ı kadındı. Yine 1900'lerin başında, "Ari Irk"ı koruma teorilerine uygun olarak Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya'da yoğun bir tehcir uygulandı. Samilere ait topraklara el kondu. Yeniden toprak satın almaları yasaklandı. Göçe zorlandılar. 2. Dünya Harbi'ne kadar "tek dil, tek ulus" politikası giderek yoğunlaştı... Zorlaşan yaşam şartları sonunda 100 binlere varan nüfus, 10 binlere düştü.
Ve şimdi bu ülke, kanıtlayamadığı halde ısrar etmekte beis görmediği ağır bir suçlamayla, Türkiye Cumhuriyeti'ni baskı altına almaya kalkıyor.
***
Bu arada, Perşembe günü Hasan Pulur'un köşesinde okudum. Banu Avar, İsveç'te Samilere ve Laponlara uygulanan soykırımı anlatan bir belgesel yapmış. İsveç Dışişleri Bakanlığı devreye girince, TRT belgeselin yayınını durdurmuş. Hani benim özgür TRT'em var ya, dizilerinde İsrail’in kanlı çocuk katillerini gösteren... O TRT işte, İsveç'e boyun eğmiş. Pulur; "Şimdi yayınlasınlar bari ya da yayınlayabilecek bir kanala versinler. Türkiye Cumhuriyetini soykırımla suçlayan İsveç'in yaptıklarını Türk halkı öğrensin..." diyor.
Hıncal ULUÇ, Sabah Gazetesi, 19 Mart 2010


Fatih GÜRIŞIK isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Fatih GÜRIŞIK kullanıcısına teşekkür eden 3 üye:
bahriaskin (11-Nisan-2010), SİMAY (06-Mayıs-2010), Tugay NAYKI (11-Nisan-2010)