EVREN'İN KADERİNİ GİZLEYEN "KARADELİKLER"
İlk defa İngiliz J.Michell, 1783 de, bir makalesinde, yeterince kütleli, yoğun bir yıldızın, ışığın dahi kaçamayacağı, çekim alanından söz etmişti. Yıldız yüzeyinden çıkan ışığın, yıldızın kütlesel çekimiyle, geri döneceğini ileri sürmüştü. Bu yoğunlukta, çok sayıda yıldız bulunacağını da söylemişti. Birkaç yıl sonra, Fransız bilimci Laplace da, bu görüşe benzer bir tezi, ileri sürmüştü. Böylece bu iki bilim adamı, uzayda, madde için bir tuzak olacağını öngörmüşlerdi.1938 de Neils Bohr ile Nükleer füzyonun kuramını geliştiren, Amerikalı J.Wheeler, 1969 da, ilk defa karadelik kavramını ortaya atmıştır. J. Wheeler, aynı zamanda meşhur fizikçi Richard Feyman'ın da hocasıdır.
Bu karadelik kavramı, böylece bilim kurgu alanına girmeye başlamıştır. Bilim kurgu ise, bu alandaki bilimsel araştırmaların, gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
GALAKSİLERİN VE YILDIZLARIN OLUŞUMU
Galaksilerin ve yıldızların oluşumu, 'aynı esasa' dayanır. Sonsuza yakın sıcaklıkta, sonsuza yakın yoğunlukta, sıfır boyutlu ve sıfır hacimli bir ' nur noktası'nın patlamasıyla (Büyük Patlama), ortaya çıkan temel parçacıklar, büyük patlamadan 100 sn sonra, bir proton ve bir nötron içeren döteryum(ağır hidrojen) atomunun çekirdeğini oluşturacaktır. *
Döteryum çekirdekleri de, başka proton ve nötronlarla birleşerek, iki proton ve iki nötron dan oluşan, helyum çekirdeklerini meydana getirecektir. "Büyük Patlama"dan birkaç saat sonra, helyum ve diğer elementlerin oluşumu, duracaktır. Bundan sonraki bir milyon senede, evren genişlemeyi sürdürürken, sıcaklık giderek birkaç bin dereceye düşecek. Elektronlarla, çekirdekler birleşerek atomları oluşturacaktır. İşte bu aşamadan sonra, atomların meydana getirdiği gaz bulutlarının, çökmeye başlamasıyla, galaksiler ve yıldızlar, ortaya çıkacaktır. Bu gaz kümelerinin yoğun bölgelerinde, kütlesel çekimin etkisiyle çöküş başlayacak, bu da burkulmayı-dönmeyi doğuracaktır. Zaman ilerledikçe, galaksilerdeki hidrojen ve helyum gazları, kendi kütlelerinin çekimi altında çöken, küçük bulutlara dönüşecektir. Bulutlar büzüldükçe, atomlar çarpıştıkça, gazın sıcaklığı artacak ve giderek çekirdek kaynaşması reaksiyonu ortaya çıkacaktır.
*
"Kaymak Deneyi"
Bu olayı, bir misalle açıklayalım: Anadolu da, kaymaktan yağ elde etmek için, bir kazan içindeki kaymak, bir kepçeyle, kendi ekseni etrafında döndürülür. Kepçenin kendi ekseni etrafında döndürülmesi, kaymağın, sürekli dönmesini sağlar. Yağ molekülleri, çarpışarak, merkezde ve merkezin çevresinde topaklanır. Topaklanan yağ kütleleri, merkezden çevreye doğru küçülür. Merkezdeki en büyük kütleli yağ topağı, kendi etrafında dönerken, çevredekiler, merkezin etrafında dönerler. Giderek, merkezdeki yağ kütlesi, çevredeki yağ kümelerini, kendisine yapıştırarak büyür. Anadolu insanı, kaymaktan yağı iki şekilde elde eder: Ya yayıkla, kaymağı çalkala*****, ya da yukarıdaki şekilde elde eder. *Bu 'kaymak deneyi', bize, galaksilerin, yıldızların veya Güneş Sistemi'nin ilk evresini, en güzel bir şekilde açıklamaktadır.
Yıldızların Doğumu Ve Ölümü
Mademki karadelik, bir yıldızın ölümüyle ortaya çıkıyor. O halde bir yıldızın, doğumuna ve ışı***** hayata gözlerini açmasına, yakından bakalım. Kütlesel çekimin etkisiyle, kendi üstüne çöken ve dönen, hidrojen gazı kümesindeki atomlar, 'kaymak deneyi'nde olduğu gibi, gittikçe daha sık ve daha hızlı bir şekilde, biri birine çarpar ve böylece gaz ısınır. Sonunda gaz, o derece sıcak olur ki; hidrojen atomları, çarpışınca sıçrayacakları yerde, kaynaşarak, helyum atomlarını oluştururlar. Patlayan bir hidrojen bombasına benzer bir reaksiyon ısısı, yıldıza, parlaklığını verir. Yıldız, ışımaya başlar. Artan ısı, gazın basıncını artırarak, yıldızın merkezine yönelik, kütlesel çekim kuvvetini dengeler. Çökme durur ve yıldız, bu kararlı durumda, çok uzun süre kalır. Ancak zamanla yıldız, hidrojen yakıtını bitirerek, gerekli ısı enerjisini sağlayamadığı için, soğumaya ve büzüşmeye başlar. İşte o zaman, yıldızı bekleyen akıbetlerden biriside, karadelik olmaktır. Yıldız, ne denli büyük kütleli ise, o derecede yakıtını çabuk bitirir. Kütlesel çekimi dengelemek için, daha çok ısıya ihtiyaç duyar ve böylece yakıtını, çok çabuk bitirir. Kısacası, yıldız ne kadar büyük kütleli ise, o denlide ömrü kısa olur.
KARADELİKLER
Bir nötron yıldızının, çekirdek(yürek) kütlesi, 2.5Mg(güneş kütlesi)ni aşarsa, yıldız, kendi kütlesel çekimine karşı koyamayacaktır. Yıldızın, fazla kilolarını atması için, ne yakıtı, ne de kütlesel çekime karşı koyacak gücü olacaktır. Bu Chandraskher sınırına benzer, Landau-Oppenheimer-Volkov sınırı olan, kritik bir kütledir. Bu kritik kütleyi aşan yıldız, kendi merkezine doğru, çökmeyi ve ezilmeyi sürdürecektir. Bu çöküşle beraber, çevreye uyguladığı kütlesel çekim kuvveti artarken, uzay -zaman eğriliğinin de, artmasını sağlar. Yıldız büzüldükçe, yüzeyindeki kütlesel çekim alanı güçlenir. Yıldızdan kaçıp kurtulma hızı da, gittikçe artar. Öyle ki sonunda, ışığın dahi kaçamayacağı, sınır hıza ulaşır. İşte bu, karadelik dediğimiz uzay-zaman eğriliğinin, sonsuza yaklaşan bir bölgesidir. *Karadelikler, maddenin, adeta ezilerek, yok olduğu görünmez noktalardır. *Karadelikden ışık kaçamazsa, fiziksel hiçbir şey kaçamaz. Karadelikler, yıldızların ölümünün bir sonucudur.
Bütün bu süreçlerde, ' genel göreceliğin kütlesel çekim yasası' ve ' özel göreceliğin bu fiziksel evrende, hiçbir şeyin ışıktan hızlı gidemeyeceği yasası' hâkimdir. Genel görelik yasasına göre, kütlesi olan her cisim, evreni (uzay-zamanı), eğip-bükmektedir. Karadelikler, çok büyük kütleli yıldızlar oldukları için, uzay-zamanda, adeta dipsiz bir kuyu oluşturmaktadırlar. Karadelikler, büyük kütleli yıldızların son durumları ve karanlık maddenin, düşünülebilecek en karanlık biçimleridir. Doğrudan gözlenmeleri, mümkün değildir.
Kendisinden, ışık dahi kaçamadığı için gözlenemezler. Adeta, bir kozmik sansür vardır. Karadelik civarında, uzay-zamanda, öyle bir bölge vardır ki, bu bölgedeki olaylardan, ışık bile kaçamaz.
Dev Kütleli Karadelikler
Evren de en çok bulunan karadelikler, Güneşten yaklaşık 10 kat büyük yıldızlardır. Samanyolu merkezinde bulunan karadelik, 2.6milyon Güneş kütlesi büyüklüğündedir. Aynı şekilde, Andromede gökadasının, merkezindeki karadeliğin kütlesinin de, 10milyon Güneş kütlesi olduğu, tahmin ediliyor. Bu dev kütleli karadelikler, gökada oluşurken, gaz bulutlarının, yoğun merkeze çökmesiyle, ortaya çıkar.'Kaymak deneyi'nde olduğu gibi, merkezde büyük kütleli yıldızlar yer alır. Gaz molekül bulutları, kendi yoğun merkezine çökerken, burkulma ve dönme oluşturur. Bu merkezi topak, merkez çevresinden çaldığı, gaz ve parçacıklarla daha da büyür. Ayrıca, 'her gökadanın merkezinde, büyük kütleli karadeliklerin var olduğu' düşünülmektedir. Bu durum, oldukça anlamlıdır. Hatta Samanyolu galaksisinde, bir milyardan daha fazla, karadelik olduğu sanılmaktadır.
Karadelik Tekilliği
Roger Penrose ve Hawking, yaptıkları ortak çalışmalarda, ' genel görelik kuramı' na göre; karadeliğin içinde, sonsuza yakın yoğunlukta, bir ' tekillik ve uzay zaman eğriliği' olduğu, ortaya kondu. Bir karadeliğin merkezi, uzay -zamanda, bir ' tekil nokta'dır. Bu, zamanın başlangıcındaki; ' büyük patlamaya' benzer. Ancak karadeliğe düşen bir madde ve astronot için, zamanın başlangıcı değil, zamanın sonudur. Bu karadelik tekilliğinde, fizik yasalarını ve bu yasalara dayanarak, geleceği tahmin etmek imkânsızdır. Bu tekillikte, madde gibi, zamanda son bulmaktadır. Olay ufkunun dışında bulunan bir kimseye, buradan ne ışık ne de başka bir şey ulaşamayacaktır. Hiçbir parçacık, hatta fotonlar, ışık ışımasını oluşturan parçacıkların kendileri de, bu kütlesel çekime tabii olduklarından, dışarı kaçamazlar. Ne karadeliğin olay ufkuna giren bir gök cismi veya parçacık, nede karadeliğe dönüşen yıldıza ait parçacık, artık karadeliği terk edemez. Burada, karadelik sansürü hâkimdir. Karadelik kara değildir, ancak gözükmez.
Acaba Dünyalılar;karadelik tünellerini kullanarak, yolculuk yapabilirler mi? Bir karadeliğin içine atlarsanız, parçacıklara ayrılırsınız. Acaba bu parçacıklar, başka bir evrene veya bir köşesine taşınarak, ortaya çıkmanız mümkün mü?
Karadelikler, uzay ve zamanda yolculuk için, potansiyeller içermektedir. Ancak, genel görelik denklemlerinin çözümleri, oldukça kararsız gözükmektedir. Karadelik sansürüne, hala büyük bir umut bağlanmaktadır. Çıplak tekillik, geçmişe yolculuk için, potansiyel bir kapı olarak, görülmektedir. Bilim-kurgu yazarlarına, çok cazip gelen bu alan, gerçekte, oldukça tehlikelidir. Böyle bir gücü elde eden bir Dünyalının, neler yapabileceğini, tahmin etmek, güç değildir. Ancak böyle bir yol, şimdilik kapalı gözükmektedir.
Gerçekte, karadeliğe düşen astronot, ayaklarından çekilerek, önce iplik gibi uzayacaktır. Astronotun, karadelikten kurtulması için, ışıktan daha hızlı hareket etmesi gerekir. Adeta astronot, 'iplik', karadelikte, 'iğnenin deliği' olmuştur. Sonuçta, birkaç saniye içerisinde, paramparça olacaktır. Öyleki, astronot, bu tekillikte, moleküllere; molekül, atomlara ve atomlarda, çekirdeklere parçalanacak. Hatta çekirdekleri ve tüm atom altı parçacıkları da, parçalanacak ve ezilecektir. Neredeyse ezilmenin sonu yoktur. Yıldızlar, galaksiler ve evreni bekleyen sonda budur. Sadece madde değil, uzay-zamanın kendiside, bu akıbetten kurtulamayacaktır. Bu tekillikte, bilgi de yok olmaktadır.'Bilginin korunduğu' fizik prensibi gibi, diğer fizik yasları da, burada işlememektedir.
Bir karadeliğin içine atlarsanız, parçacıklara ayrılırsınız. Acaba bu parçacıklar, başka bir evrene veya bir köşesine taşınarak, ortaya çıkmanız mümkün mü? Gerçek zamanda, bir karadeliğe düşen astronotun, atom altı parçacıklarının geçmiş tarihleri, bu tekillikte yok olur. Ancak bu parçacıkların, 'sanal zaman'daki tarihleri devam eder. Yani, başka bir evrende, 'sanal' olarak ortaya çıkabilirler mi? Elbette şimdilik,
karadelikler yoluyla, uzayda yolculuk yapmak, pekte güvenli görünmüyor. *
Dönen Karadelikler
Karadelikler, kendi eksenleri etrafında dönerler. Madde, karadeliğin içinde, sarmal(burgulu) bir yol izler. Dönen karadelikler, çok daha yaygın olmakla beraber, dönmeyen karadeliklerde vardır. Aynı şekilde elektrik yükü olan, olmayan karadeliklerden söz edebiliriz. *Karadelik oluşurken, yıldızın kütlesi dönüyorsa, bu dönme, karadeliğe miras kalır.
1967 de, Werner İsrael, dönmeyen karadeliklerin, çok basit yapıda olduğunu gösterdi. Karadeliğin çapının, kütlesine bağlı, tam bir küre olduğu kanıtlandı. Roy Kerr ise, dönen karadelikleri tanımlayan, çözümler elde etti. Büyüklükleri ve biçimleri, sadece kütlelerine ve hızlarına bağlı olan Kerr karadelikleri, sabit bir hızla dönmekteydiler. Dönme hızı sıfırsa, karadelik tam bir küre biçiminde olacaktı. Daha sonra, Carter, Hawking ve Robinson, dönen karadelikler için, Kerr çözümünü sağladılar.
Böylece kütlesel çekimin yönettiği çöküşün sonucunda, karadelik, bir dönme hareketi kazanır. Bu karadeliğin büyüklüğü ve biçimi, çökerek onu oluşturan yıldızın, kimyasal yapısına değil, sadece kütlesine ve dönme hızına bağlı olacaktır. Karadelik, çöken yıldızın, başka bir özelliğini taşımaz. Yani, bunun anlamı, yıldızın, yapısal özelliklerinin kaybolduğudur. Çöken yıldızın, nasıl bir yıldız olduğu, önemli değildir.
Sonuç olarak karadelik, yalnızca kütle, açısal moment ve elektrik yükü özellikleriyle tanımlanan, kararlı bir duruma geçer. Karadeliğin bu son durumundan dolayı, 'karadeliğin saçı yoktur' önermesi, çok kullanılan bir deyim olmuştur. Bu şu demektir ki, yıldızın kütlesel çöküşünde, çok miktarda bilgi kaybından dolayı, karadelik 'kel' kalmıştır. Bu son durum, yıldızın, madde ve anti madde yapılı, küresel veya düzensiz şekilli olmasından bağımsızdır. Sonuçta karadelikler, çok çeşitli yıldız yapılarının çöküşünden, ortaya çıkmış olabilir. * *
Karadelik Radyasyonu
1974 de Hawking, 'karadelik ışıması'nı öngördü. Buna, 'Hawking radyasyonu' da denir. Karadelik, dışarıya ışık kaçırmıyordu, ancak radyasyon yayıyordu. Penros'un düşünce deneyi ise, karadeliğin, kendi ekseni etrafında dönme enerjisinin bir bölümünü, dışarıya aktaracağını öngörüyordu.
Karadelik, düzenli bir hızla parçacık yayar. Karadelik, yüzey kütlesel çekimiyle orantılı ve kütleyle ters orantılı bir sıcaklıkta, bir sıcak nesne gibi, parçacık üretip, yayar. Bu, sonlu bir sıcaklıkta, ısıl denge, demektir. Nasıl oluyor da, olay ufkunun içinden, hiçbir şey, dışarıya kaçamayacağı halde, karadelik, parçacık yayınlar gözüküyor? Yahut radyasyon, karadeliğin kütlesel çekim alanından, nasıl kaçıp kurtuluyor? Bunun cevabı, belirsizlik ilkesinin, parçacıkların, küçük bir uzaklık için, ışıktan daha hızlı ilerlemesine, izin vermesidir. Bu durum, parçacıkların ve radyasyonun, olay ufkundan çıkmalarına ve karadelikten kaçıp kurtulmalarına imkân verir. Ancak karadelikten kaçan şey, içine düşen şeyden farklı olacaktır. Yalnızca enerji aynı olacaktır.
Kuantum mekaniği, sürekli olarak, çiftler halinde maddeleşen, ayrılan ve tekrar bir araya gelen ve biri birini yok eden 'sanal' parçacık veya anti-parçacıklardan söz eder. Sanal parçacıklar, 'gerçek' parçacıklar gibi, bir parçacık detektörüyle algılanamazlar. Ancak, dolaylı etkileri ölçülebilir. Proton, nötron, elektron, kuark vs. bütün bu gerçek parçacıkların, anti-parçacıkları(sanal-melekut) mevcuttur. Fotonun, anti-parçacığı ise kendisidir. Gerçek parçacıklar artı enerjiye, sanal parçacıklar eksi enerjiye sahiptir.
Bir çift parçacıktan birisi, karadeliğe düşerken, diğerini olay ufkunun sınırında, yalnız bırakabilir. Yalnız kalan parçacık veya anti-parçacık, diğerinin arkasından, karadeliğe de düşebilir yahut kaçıp kurtuladabilirde. Dışardan bakan bir gözlemci, onu, karadeliğin çıkardığı 'radyasyon' olarak görür.
Karadeliğe, anti-parçacığın düştüğünü varsayarsak, bu sanal parçacık, zaman içinde geriye gidecektir. Bu karadelikten çıkan ve zaman içinde geriye giden, bir parçacık olarak düşünülebilir. Parçacık, anti-parçacık birleşmesiyle, maddeleşme aşamasına gelince, kütlesel çekim alanı, ona çarpar ve zamanda ileriye doğru yol alır.
Karadelik küçüldükçe, sanal parçacığın, gerçek parçacık olmadan önce, alacağı yol kısalacaktır. Ve böylece, karadeliğin, parçacık yayınlama hızı artacak ve görünen ısı ortaya çıkacaktır. Karadeliğin yaydığı parçacıklar, karadeliğin kütlesi azaldıkça, hızla artan bir sıcaklığı gösteren, ısıl spektruma sahip olacaktır. Sonuçta, karadeliğe düşen iki eş parçacıktan, biri içerde kalırken, diğeri dışarı kaçacak ve karadelik buharlaşması yaşanacak ve karadeliğin kütlesi, azalacaktır.
Örneğin, elektron, kütlesel çekim nedeniyle, karadeliğin içine çekilecek, pozitron(anti-elektron) kaçacaktır. Bu süreçte, karadeliğin sahip olduğu elektriksel yükün küçük bir bölümü, yok olacak ve dönme momentinin çok az bir bölümü de, dışarı taşınacaktır. Böylece karadelik, enerji kaybedecektir.
Karadelikler Ve Bebek Evrenler
"O zaman, karadeliğin içine düşen nesnelerin yahut bir uzay gemisinin, akıbeti ne olur?" diye soran Hawking, kendi sorusuna şöyle cevap verir:
"Benim son çalışmalarıma göre; yanıt, düşen nesnelerin, bebek evrene gittikleridir. Evrenimiz, böylece başka bir evrene dallanır. Bu bebek evren, tekrar, bizim uzay-zaman bölgemize katılabilir. Bu ise, oluşan ve daha sonra buharlaşan bir başka karadelik ve karadeliklerden uzay gezisine açılmış bir kapı gibi görünür. Yalnızca uygun bir karadeliğe doğru, uzay geminizi yöneltirsiniz. Oldukça büyük olan bir uzay gemisi olsa daha iyi olur. O zaman, nereye gideceğinizi seçemezseniz de, bir başka delikten tekrar ortaya çıkmayı umarsınız.
Ancak galaksiler arası yolculuk planında, bir kusur var. Karadeliğe düşen parçacıkları alan bebek evrenlerde, sanal zaman söz konusudur. Sanal zaman, bilim-kurgu gibi gelebilir, ancak bu iyi tanımlanmış, bir matematiksel kavramdır. Gerçek zamanda, karadeliğe düşen bir astronotun, akıbeti kötü olur. Başındaki ve ayağındaki kütlesel çekim arasındaki farkla, çekilerek iplik gibi uzar ve parçalara ayrılır. Vücudunu oluşturan parçacıklar bile, hayatta kalamaz. Gerçek zamandaki geçmişleri, bir tekillikte sona erer. Ancak astronotun parçacıkları, yayılan parçacıklar olarak, yeniden ortaya çıkarlar. Böylece bir anlamda astronot,
evrenin başka bir bölgesine taşınır. Ancak ortaya çıkan parçacıklar, pek fazla astronota benzemezler. Karadeliğe düşen birisi için parola; 'sanal düşün' olmalıdır. Bebek evrenler, uzay gezisi için, fazla yararlı olmasa da, 'birleşik teori' bulma girişimi açısından, önemli sonuçlar doğurur. Pek çok kimse, bebek evrenler üzerinde çalışmaktadır. Bu alan, çok heyecanlı çalışmalara yol açmıştır."
Karadeliklerin Bazı Özellikleri
En basit karadelik, yalnızca kütlesi tarafından belirlenir. Bu karadelikler için, kütle, ölçülebilir tek büyüklüktür. Dönen karadelikler ise, kütleye ek olarak, iki özellik tarafından belirlenir: a) açısal momentum ve b) elektrik yükü. Bu büyüklükler, karadeliğin çevresinde dönen parçacıkların, yörüngelerinin incelenmesiyle ölçülebilir. Kimyasal yapı ise, belirleyici değildir. Karadeliği oluşturmak üzere, nasıl bir maddenin çöktüğünün önemi yoktur.
Karadeliklerin, dikkatimizi çeken bazı özellikleri:
1)Karadeliklerin varlığını, çevrelerindeki gök cisimleri üzerindeki etkilerinden anlayabiliriz. Kendileri görünmez olan karadelikler, çevrelerinde dönen yıldızların hızlarını artırırlar. Karadelik, başka bir yıldızla, bir çift yıldız sistemi oluşturuyorsa, etkileri fark edilebilir. Bu durumda, şiddetli x-ışınları ve radyo dalgaları yayarlar. Eğer karadelik, eş yıldızına, yeterince yakınsa, evrimleşerek kırmızı dev haline gelen eş yıldızın, atmosferindeki gazların bir bölümü, karadelik tarafından yutulabilir. Bu gazlar, önce karadeliğin çevresinde, sarmal hareketlerle, bir disk oluşturarak, karadeliğin yüzeyine düşerler. Gaz düşerken, çok ısınır ve x-ışınları yayar. Adeta, karadelikler, eşlerini soyarlar.
2)Galaksi merkezinde bulunan dev karadelikler, etraflarındaki gaz bulutlarına, güçlü çekim uygula*****, büyük bir hızla döndürürler ve kendilerini belli ederler. Bu karadelikler, zamanla çevreden çaldıkları, gaz ve yıldız artıklarıyla beslenirler. Buradaki madde, olay ufkunda kaybolmadan önce, çok yüksek sıcaklıklara kadar ısınır. * * *
Galaksi çekirdeklerinde, birbirlerine çok yakın yıldızlar, çarpışarak parçalanırlar. Ve enkazları, karadelik için, bir besleme kaynağı olur. Merkezdeki canavar, artık beslenmediğinde, çevresindeki kütle aktarım diski, kaybolur ve süper kütleli karadelik, galakside hemen hiçbir iz bırakmaz.
Bu sebeple, süper kütleli karadelikleri, aramak için, en uygun yerler, yakın galaksilerin çekirdekleridir. Aktif galaksi çekirdeklerinin güç kaynakları, muhtemelen karadeliklerdir. Merkezdeki etkinliğin yakın görüntüsü, radyo yayını fışkırmalarıdır. Fışkırmalarının kaynağı, merkezde, süper kütleli bir karadeliğin varlığıyla açıklanabilir.
Nötron yıldızı ve beyaz cüce gibi yıldızlar, enerji üretemezler. Nötron yıldızlarının, katı bir yüzeyleri var ve bu yüzeyde madde biriktirebiliyorlar. Karadeliklerde böyle sert bir yüzey yok ve olay ufkuna giren madde ve ışınım, evreni terk ediyor.
4)Şayet, karadelik oluşturmak için çöken madde, net bir elektrik yüküne sahipse, ortaya çıkan karadelik de, aynı yükü taşıyacaktır. Benzer şekilde, şayet çöken madde, açısal momente sahipse, ortaya çıkan karadelik, dönüyor olacaktır. Hatırlanacağı üzere, bir karadelik, çöken maddenin elektrik yükünü, açısal momentini ve kütlesini hatırında tutarken, bunların dışında her şeyi unutur. Zira bu üçü, uzun erişimli alanlarla bağlantılıdır.