19-Temmuz-2010, 18:14
|
#1 (permalink)
|
Zümrüt Üye
Üyelik tarihi: 08-Haziran-2009 Ad- Soyad: zumrut Bulunduğu yer: Yurt dışı
Mesajlar: 1.249
Teşekkürleri: 1.215
762 mesajına 2.493 kere teşekkür edildi.
| Öyle Bir Kitap ki, 360 Yıldır Yazılıyor!.. ("Kitab-ı Cihânnümâ!") Postmodern romanları kıskandıracak bir kitap; "Kitab-ı Cihânnümâ!" "Kitab-ı Cihânnümâ"nın ilk yazımının tarihi 1648. Osmanlı Sarayı'na yazılan ve dünya ülkelerinden keşiflere pek çok konuda bilgiler içeren bu kitap zaman içinde farklı eller tarafından tekrar tekrar yazılıyor. Yazımından vazgeçilemeyen bu kitap dört asır sonra, 2008 yılında bir kez daha yazılıp basıldı ve böylece içerdiği yeni ek metinler ve tasarımla başlı başına postmodern bir yapıt oldu. Sanki postmodern bir roman konusu "Kitab-ı Cihânnümâ"nın hikayesi. Hani, bir yazar kaleme alsa, bir kitabın yazım sürecini, kitap ve yazar arasındaki ilişkiyi, kitapların insanlık üzerindeki etkisini, değişimini nasıl canlı bir organizma gibi davrandığını anlatan şu ana kadar yazılmış olanlar kıskanır. Çünkü bu öyle bir kitap ki, 360 Yıldır yazılıyor! Farklı isimler tarafından çoğaltılıyor, genişletiliyor. Dört asır sonra bir kez daha basılan kitap yine kendini geliştirip değiştirerek karşımıza çıktı. Çünkü Boyut Yayıncılık, Bülent Özükan'ın öncülüğünde zorlu ve bir o kadar da keyifli bir yola çıkarak "Kitab-ı Cihânnümâ"yı bir kez daha çağına uyarladı. Kitabın bu halinde kendisi de var, üzerine yazılanlar da. 17'nci yüzyıl bilgileri de var, 21'inci yüzyıl bilgileri de! DÖRT ASRA YAYILAN HİKAYE "Kitab-ı Cihânnümâ" dört asırlık süreçte kendini 4 defa yeniledi. İlk yazımının tarihi 1648. Osmanlı ordusunda seferlere "kâtip" olarak katılan Çelebi, Gerardus Mercator'un "Atlas Minör"ünü ele geçirdiğinde (1654) kitabı yeni bilgilerle yeniden yazma gereği duyuyor. Ve bundan 78 yıl sonra kitabı İbrahim Müteferrika basıyor. Yani İstanbul'da ilk matbaayı kuran Osmanlı aydını tarafından. Şeyhülislamın önerisi ile el yazması "Kitab-ı Cihânnümâ"yı tam bir editör titizliği ile ele alıyor. Kitabın yanlışlarını düzeltiyor. Eksik bilgilerini tamamlıyor. Özellikle coğrafyacılığın ve astronomi bilgilerinin çok hızla zenginleştiği bir dönem, olduğu için yenilikleri ekliyor. Mesela yeni isimlendirilen yıldızları, astronomi bilgilerini ekliyor Müteferrika. Başka kaynaklardan edindiği bilgilerle kitaba yeni ilaveler yapıyor. Zamanın Fransız elçisinin Paris'e gönderdiği mektuplardan öğreniliyor ki, basımından önce Cihânnümâ çalışmaları başta yabancı elçiler olmak üzere büyük ilgi de görüyor. Kitabın çalışmalarının 3,5 yıl sürdüğünü de zaten bu mektuplardan öğreniyoruz. Ve kitap basıldığında 698 sayfanın 325'inin Müteferrika tarafından eklendiği tespit ediliyor. Yani "Kitab-ı Cihânnümâ"yı yalnızca Kâtip Çelebi'nin kitabı olarak tanımlamak, İbrahim Müteferrika'ya haksızlık olacaktır. Peki "Kitab-ı Cihânnümâ" ne tür bir kitap? Atlas mı, astroloji ya da tarih kitabı mı? Bu sorunun yanıtını kitabı yayına hazırlayan Bülent Özükan şöyle anlatıyor: "Öncelikle "Kitab-ı Cihânnümâ" Osmanlı Sarayı'na hitaben yazıldı. Zaten sarayın dışında okuma yazma bilen yok denecek kadar az. Dolayısıyla Osmanlı coğrafyasında basılacak herhangi bir kitaba okuyucu bulmak da çok zor. Aslında sorun yalnızca Osmanlı da değil. O dönemde Avrupa'da da kitaplar krallar ve saray soylular için yazılıyor. Tabii 200 yıllık bir fark korunarak. Amaçsa, yönetenleri bilgilendirip eğlendirmek." Yani "Kitab-ı Cihânnümâ" Osmanlı yöneticilerine dünya ülkeleri hakkında bilgi veren bir kitap. Uzakdoğu'dan başlayarak Japonya, Çin, Hindistan gibi sayısız ülkeden bilgiler içeriyor. Nasıl yaşadıkları, nelere inandıkları, nasıl yönetildikleri ve toplumsal geleneklerine ilişkin bilgiler aktarılıyor. Hatta şehirlerin enlem ve boylamları ile nüfusları bile çıkarılmış. Ve elbette, keşifler de kitabı çok etkiliyor. Kâtip Çelebi'nin kendisi bile büyük ölçüde keşifler nedeniyle kitabını 6 yıl sonra yeniden yazma gereği duyuyor. İbrahim Müteferrika da son 70 yılın keşiflerini kitaba ekliyor… İlk baskısı 500 adet olan "Kitab-ı Cihânnümâ"nın bu baskılarından biri bugün halen Topkapı Sarayı'nda. İşte Boyut Yayıncılık, uzman bir kadro ile bu kitabı adeta dirilterek günümüze ulaştırdı. Ama biraz farklı olarak. Nasıl mı? Şöyle anlatıyor Özükan bu farkı: "Boyut'un bastığı aslında 'Kitab-ı Cihânnümâ' üzerine bir kitap. Ama aynı zamanda İbrahim Müteferrika baskısının tıpkı basımını da içeriyor. Tarihçi Orhan Koloğlu'nun Müteferrika üzerine araştırma ve değerlendirmelerini de. Prof. Dr. Mustafa Kaçar'ın 'Osmanlı Coğrafya ve Astronomi Tarihinde Cihânnümâ' isimli çalışmasını da. Ayrıca 'Kitab-ı Cihânnümâ'da 40 adet renkli levha yer alır. Bunlardan 13'ü astronomi, kozmografya ve coğrafya ile ilgilidir. 27'sı ise haritalardır. Cihânnümâ'yı bakılmaya değer kılan en önemli bölümler de bunlar. İşte bizim en zorlandığımız bölümde burası oldu. Burada Mustafa Kaçar'ın özverili çalışmasını takdir etmek gerek. Çünkü levhaları bugünün bilgileriyle anlamlı hale getirmeye çalışmamız sadece bir yıldan fazla sürdü. En ıstırap verici sayfalar bunlar oldu ama en keyif veren bölümler de!" *** "KISKANÇ BİR KOLEKSİYONCU GİBİ DAVRANMADIM" Boyut Yayınevi Yanıt Yönetmeni Bülent Özükan, "Kitab-ı Cihânnümâ"nın 2008 "basım-yazım" serüvenini şöyle anlatıyor… Kitabın size kadar gelen sürecine baktığımda nefes kesici bir hikâye görüyorum. Sanki "Bir yazar çıksa da benim hikayemi yazsa ne güzel postmodern bir roman olurum" diyor. İnanılır gibi bir hikâye değil, ne dersiniz? Çok doğru. Kitabın kendi serüveni, nefes kesici. Bizim yaptığımız bu hikâyeyi yayına dönüştürmek oldu. Önsözde belirttiğim gibi, postmodern bir Cihânnümâ kitabı yaptık. İçinde Kâtip Çelebi de var, İbrahim Müteferrika da. Orhan Koloğlu da var Mustafa Kaçar da… Kitabın kurgusunu planlayan editör olarak kendimi ve tasarımcısı olarak Murat Öneş'i de ekleyebiliriz. Böyle bir roman yazılsa sizce hangisinin kalemine daha yakışır: Umberto Eco'nun mu, Orhan Pamuk'un mu yoksa İhsan Oktay Anar'ın mı? Aslında Nobel Ödül'lü yazarımız Orhan Pamuk konuyu çok önceden keşfetmiş. "Benim Adım Kırmızı" romanı 1591 yılında geçer. Kâtip Çelebi "Türkçe Fezleke" isimli tarih kitabını 1591 yılında başlatır. "Benim Adım Kırmızı" saray nakkaşlarının gizemli öyküleriyle kurgulu enfes bir romandır. Kâtip Çelebi'nin el yazması "Kitab-ı Cihânnümâ"sı romandaki nakkaşlarca resmedilmiş ve kopyalanmıştır. Niye böylesi zorlu bir "yeniden diriltme" işine soyundunuz? "Kitab-ı Cihânnümâ"ya bir müzayede sonucu sahip olmuştum. Dokunmaktan, merakımı giderirken öğrendiklerimden büyük keyif aldım. Kıskanç bir koleksiyoncu gibi kitabı saklamak yerine, öğrendiklerimi paylaşmaya karar verdim. Yayıncı olarak başka nasıl karar verebilirdim ki?
Konu GUNBAN tarafından (19-Temmuz-2010 Saat 21:12 ) değiştirilmiştir.
|
| |