Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19-Ekim-2010, 23:57   #1 (permalink)
zumrut_
Zümrüt Üye
 
zumrut_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 08-Haziran-2009
Ad- Soyad: zumrut
Bulunduğu yer: Yurt dışı
Mesajlar: 1.249
Teşekkürleri: 1.215
762 mesajına 2.493 kere teşekkür edildi.
Standart Zamanın En Eski Taşları Tarihe Işık Tutuyor..

İster koleksiyon amaçlı toplayın, isterseniz bahçenizi temizlemek için onlardan kurtulmaya çalışın, mineral kaynakları olan taşlar tarihe ışık tutuyor. Zamanın Eski Taşları Tarihe IşıkHer taşın hikayesi ayrıdır. En genci bile binlerce yıldır oradan oraya sürüklenip durmaktan bıkmamış, sanki bir sonraki durağına doğru yola çıkmaya hazır bir şekilde öylece sırasını beklemektedir. Yer kabuğunun belki de en çok anıları olan bireyidir taşlar. Kimisi adım başı karşımızdadır, kimisi ise çok nadir bulunur; kimisi ayağımıza dolanır, kimisininse şifa kaynağı olduğuna inanılır. Taşlar, karaların oluşmaya başladığı milyonlarca yıl öncesinden beri yeryüzünün ilk tanıklarındandır.
Yeryüzündeki en ilginç taş oluşumlarına güzel bir örnek teşkil eden Peri Bacalarını ele alalım örneğin. Milyonlarca yıllık bir sürecin sonucu oluşmuş o doğal yükseltiler aslında birer çöküntüyü gizliyor. Bir zamanlar volkanik birer dağ olan Erciyes, Güllüce ve Hasan Dağlarından yayılan lavların zamanla aşınmasıyla ortaya çıkan bu volkanik doğal yapılar, taşın gizemli hikayesinin ne kadar gösterişli olabileceğine de ışık tutuyor bir anlamda.
Bazı taşlar ilk oluştukları dönemlerden beri sürekli bir hareket halindedir. Kendilerini nehirlerin o gür çığlıklarına kaptırarak yüzlerce, hatta binlerce kilometre yol katederler. Uçurumlardan düşerler, nehir yatakları boyunca sürüklenirler, milyonlarca ton su tarafından dövülürler.
Deniz, göl ya da nehir kenarlarına yaklaştığımızda gördüğümüz yuvarlak hatlı taşların nedeni de zaten bu yıpratıcı yolculuk olsa gerek. Çünkü en sert kaya parçaları bile bu uzun ve inanılmaz yolculuk boyunca karşılaşacağı sürtünmelere ve darbelere dayanamayarak, şekilden şekile bürünürler.
Evet, sürtünme dedik. Kaya ve taş parçalarının birbirleriyle sürtünmeleri sonucu ortaya genelde elips şekilde, pürüzsüz geometriler çıkmakta. Doğanın sayısız kanunlarından biri olan sürtünme ile yeni şekillerine kavuşan taşların cinslerini kopup geldikleri doğa parçalarının yapısı belirler. Bu nedenle aynı kumsalda bir birinden çok farklı karakterlere sahip taşlara rastlarız. Şeffaf olanlardan, kolayca kırılabilenlere, tıpkı bir ağacın kesiti gibi damarları görünenlerden, yüzeyinde minik krater gözenekleri bulunanlara kadar sayılamayacak kadar çok taş çeşidiyle çevrili olduğumuz bir gerçek.
Hangisinin nasıl işimize yarayabileceğine değinmeden önce, gelin birlikte taşın geçmişine doğru kısa bir yolculuğa çıkalım.
Zamanın Eski Taşları Tarihe Işık
Taşın hikayesi
Coğrafya kitaplarında taşlar, içinde çeşitli organik maddelerin ya da minerallerin bulunduğu katı cisimler şeklinde tanımlanır. Sonuçta taşlar yer küresinin birer parçasıdır; her neresinden kopup oluşmuşsa... Taşlar, genelde yer kabuğunun geçirdiği,ya da halen geçirmekte olduğu değişimlerle oluşmuştur. Örneğin tarih sayfaları, patlayan volkanları taşların oluşumundaki en önemli etken olarak gösterir. Magma olarak bilinen, yer kabuğunun altındaki yüksek sıcaklıklara sahip sıvıların, yeryüzüne kavuştuğu volkanlardan akan lavlar, zamanla hava ve suyla soğuyarak katılaşır. Bu lavların içerdiği zengin mineral karışımları yıllar sonra iyice sertleşerek, ya da kaynaşarak tipik rengarenk taşları oluşturur. Bu taşların içlerinde hapsolan gazların kabarcıklarından dolayı yüzeyleri hafif pütürlü ve içleri de çıplak gözle bile görülebilen gözeneklerle kaplıdır. Tabii ki bu tanım, çevremizde görebileceğimiz binlerce taş türünden sadece birine ait. Üstelik dünyanın her köşesindeki volkanlardan çıkan lavların da aynı yoğunlukta ve aynı tipte mineral ya da organik madde içermesi söz konusu bile olamayacağından, bu tür volkanik taşların rengi ve tipi sürekli farklılık gösterir.
Kimi taşlarsa organik maddelerin ve minerallerin zaman içinde yüksek basınç altında çeşitli kimyasal reaksiyonlara girmesiyle oluşur. Değerli taşlar genelde bu şekilde meydana gelir. Granit, mermer ya da kömür gibi madenler aslında birer devasa taş yataklarıdır. Elmas, yakut ya da zümrüt gibi taşlarsa çok nadir bulunurlar ve gerek sertlikleri, gerekse ışığı geçirebilen o parıltılı mimarilerinden dolayı çok da pahalıdırlar. Bu tür taşlar, binlerce, hatta milyonlarca yılla ifade edilen bir kimyasal değişim süreci sonucu oluşmuştur Zamanın Eski Taşları Tarihe Işık
Zamanın Eski Taşları Tarihe Işık
Zamanın Eski Taşları Tarihe Işık
Şifa dağıtan taşlar Taşların yeryüzüne eriyik halde püskürtüldüğüne olan inanç, aynı zamanda taşların birer şifa kaynağı olarak da kabul edilmesinin ardındaki en önemli nedenlerden biri. Çünkü bu şekilde yeryüzüne ulaşan bazı taşların dünyanın merkezindeki o muazzam enerjiden parçalar barındırdığına inanılıyor. Mineral zengini olan volkanik taşlar, bu enerji sayesinde çeşitli rahatsızlıklar için şifa dağıtıyor. İster inanın, ister inanmayın, özellikle deniz kıyılarında bulabildiğiniz güneş ve tuzlu su ile yoğrulmuş volkanik taşlar, romatizma ve deri rahatsızlıkları gibi sağlık sorunlarının tedavisinde mucizevi güçlere sahipler.

En yaygın taş: Silikat
Yer kabuğunun yaklaşık yüzde 12'sinin oksijen ve silikon birleşimi olan kuvars kristalinden oluştuğu bilinen bir gerçek. Bu kristal aynı zamanda cam yapımında da kullanılıyor. Deniz kenarlarında karşımıza çıkan parlak renkli, hafif saydamsı o ilginç taşların hemen hepsi bu sınıfa girmekte.

En nadir taş: Elmas
Doğada belki de en nadir olarak bulunan taş, sertliğiyle ve yüksek ısılara dayanıklılığıyla bilinen elmastır.
1 gramlık elmas elde edebilmek için neredeyse bin ton kadar toprak işlenmek zorunda.

Taş mı, kaya mı? Zamanın Eski Taşları Tarihe Işık

Taşlarla kayaları aslında birbirinden ayırmak gerek. Her ne kadar ikisi de aynı yolun yolcusu olsalar da, taşlar kaya parçalarının doğal yollarla ufalıp küçülmeleriyle oluşurlar. Çimentonun icadından öncesine baktığımızda tüm yerleşim birimlerinin irili ufaklı taş ya da kaya parçalarından yapıldığını görüyoruz. Hatta piramitler, kaleler ya da tapınaklar gibi günümüze dek ayakta durabilen o devasa taş blokları da göz ardı etmemeliyiz. Yüz, hatta bin yıl öncesinin imkanlarıyla insan oğlunun taşa hükmedişinin birer simgesi olan bu yapılara hayran kalmamak elde değil.
Taşların oluşumunu simgeleyen bir diğer işaret de doğanın içinde gizli. Eğer hemen yakınımızdaki Güney Ege kı Zamanın Eski Taşları Tarihe Işıkyılarında tekne turlarına çıktıysanız, çimento değmemiş kimi kıyı şeritlerinde dağların sanki birer yorgan tabakası gibi düzenli katmanlardan oluştuğunu görmüşsünüzdür. İşte bu katmanların her biri, belki de biner yıllık bir süreci, bölgede yükselen binlerce yıldır suskun olan yanardağlardan püskürmüş lav akıntılarının izlerini yansıtmaktadır. Deniz kıyılarında göreceğiniz binbir çeşit taşlar da işte bu kaya parçalarından kopup, zamanla doğanın azmine uğrayarak şekil değiştirmişlerdir.




zumrut_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
zumrut_ kullanıcısına teşekkür eden 3 üye:
bahriaskin (20-Ekim-2010), Cahit ERAYDIN (20-Ekim-2010), GUNBAN (20-Ekim-2010)