|
ANILAR Atatürk ile ilgili anıların paylaşılabileceği ve bulunabileceği bölümümüz. |
| LinkBack | Seçenekler |
20-Haziran-2009, 14:59 | #1 (permalink) |
Özel Üye Üyelik tarihi: 05-Haziran-2009 Bulunduğu yer: Adana
Mesajlar: 880
Teşekkürleri: 236
231 mesajına 923 kere teşekkür edildi.
| Atatürkün Anıları: GERÇEK BİR HİKAYEDİR (Sunay AKIN dan alıntıdır) GERÇEK BİR hİkayedİr (Sunay akin dan alıntıdır) 1900'lü yılların başında Avrupanın güçlü devletlerinden olan fransa o dönemin diğer devletlerine haber göndererek yeni bir savaş makinası bulduklarını ve bu makina ile gösteri yapılacağını diğer devletlerin bu davete yetkili 2 askeri üye ile katılabileceklerini bildirirler.Gösteri günü ortalık mahşer yeri gibi kalabalıktır.Osmanlıdan gösteriyi izlemeye gelen sadrazam ...........paşa(ismini tam hatırlayamıyorum) ve yanında genç bir subay vardır.Gösteri başlar herkezin şaşkın bakışları altında hava yükselen bir makina havada sortiler yapmakta belirlenmiş hedeflere ateş etmektedir evet bu ilk savaş uçağıdır.Derken uçak yere iner,pilot kendisi ile havalanacak bir gönüllü ister,tabi herkez korku içinde kimse cesaret edemez ve Osm.paşasının yanındaki genç subay bir Türk cesurluğuyla hemen öne çıkar -ben gönüllüyüm der.pilot genç Türk subayını giydirir ve uçağa ***ürür,tam bineceklerken Osm.paşası genç subayı kolundan tutar ve --sen in ,der.Subay nedenini sorunca-- içimde kötü birhis var der.bunun üzerine uçağa başkaı biner uçak havalanır ve yere çakılır. Evet ogün o Osm.paşası o genç subayın kolundan çekipte uçaktan indirmeseydi bugün ÇAĞDAŞ TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCUSU MUSTAFA KEMAL ATATÜRK OLMAYACAKTI.Genç subay O idi. Alt 11-14-2007, 06:42 AM #8 Metallica Standart Cevap: Atatürkün Anıları Atatürk'ün İngiliz Amirale Cevabı Atatürk'ün başyaveri Salih Bozok anlatıyor. Kollarında ve omuzlarındaki işaretlerden amiral rütbesinde olduğu anlaşılan İngiliz Donanması Komutanı, Hükümet Konağı'nın kapısından girerek Mustafa Kemal Paşa'nın odasına doğruldu.Nazik , fakat öfkeli bir hali vardı. Ruşen Eşref önüne çıkıp ne istediğini sorunca: -Başkomutan Mustafa Kemal Pasa ile görüşmek istiyorum!.. dedi. .Birlikte odaya girdiler kapı kapandı. Amiral önce: -Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak içtenlikle kutlarım. Çanakkale'deki basarinizi rastlantıya borçlu olmadığınız, kanıtlanmış oldu.Büyük bir askerle tanıştığım için memnunum. Amiral bir süre sonra konuya girmiş: -Ülkenin kontrolünüz altında bulunan bölümünde bizim tebamız ve sizin azınlıklarınızdan Ermeniler, Rumlar var.Yeni askeri yönetim altında bu insanların statüsü nedir? güvende midirler?.. -Hiç kuskunuz olmasın Amiral!..Türkiye'deki bütün insanlar gibi tebanız ve sözünü ettiğiniz azınlıklar da TBMM Hükümeti'nin eşit koruması altındadır. Suç islemeyenler, kendilerini bu memlekette benim kadar güvende sayabilirler. -Suç isleyenler? -Suç isleyenler Sayın Amiral, dünyanın her yerinde olduğu gibi, ülkemizde de adaletin huzuruna çıkarlar...Suçlu iseler, cezalarını elbette çekeceklerdir... -Fakat Paşa Hazretleri,fevkalade günler geçirdik. Yunan ordusundan cesaret alan Rumların bazıları, şımarıklıklar yapmış olabilir. Bugün bu insanlar yerli halkın düşmanlığı ile yüzyüzedirler. Ermeniler için de başka açıdan aynı şeyleri söyleyebilirim. Biliyorsunuz, arkadaşlarının büyük bir bölümü göçe zorlandı ve önemlice bir bolumu de hayatlarını kaybettiler. Bu ruh tedirginliği içinde Yunan ordusu ile işbirliği yapmış, bazı Türklere zor günler geçirtmiş olabilirler. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır. Bağışlanması, hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kimseler, halkın husumetine bırakılacak olursa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır! Son cümleye kadar Amiral'i gülümseyerek dinleyen Mustafa Kemal Pasa, 'dünyanın koparacağı gürültü ile' kendini tehdide girişince, sözünü bıçak gibi kesmiş: -Şu "Efendi Devlet" rolünü bir kenara koyunuz Amiral! Milletleri de tehdit etmekten vazgeçiniz! İngiltere ve müttefiklerinin kıyameti koparıp koparmayacağını düşünmem! Bunlar memleketimin iç işleridir; kimsenin bu islere karışmasına müsaade etmem! Majestelerinin devleti memleketimizin azınlıkları ile uğraşmaktan vazgeçsinler! ..Kim bize saygı beslemezse, bizden saygı beklemeye hakki olmaz!.. Amiralin benzi kül gibi olmuş: -İngiltere Hükümeti'nin tebasını her yerde koruma hakki, devletler hukuku teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu güvenliği sağlayacak güçteyiz... İşte o zaman Mustafa Kemal Paşa'nın tepesi iyice atmış: -Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş olmalısınız! Türk ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi, limanı (o donemde İngiliz donanması İzmir limanında bulunmaktaydı) boşaltacak güçtedir de... İsterseniz, Türk'e ihanet eden tebanızın ve azınlıklarınızın adaletten kaçan sefillerini geminize doldurabilirsiniz!.. Donanmanızın da en kısa zamanda limanı terk etmesini istiyorum! Mustafa Kemal Paşa'nın cümleleri, art arda Osmanlı tokatları gibi Amiralin yüzünde şakladıkça, Amiral ne yapacağını şaşırmış ve en sonunda: -İngiltere'ye savaş mı açıyorsunuz? demiş. İşte Paşa burada son sözünü söylemiş: - savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması'nın hala yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırttık... Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk saymama borçlusunuz! Fakat görüyorum ki, nezaketimizi kötüye kullanmak eğiliminiz var... Buna müsaade edemem. Bizim gözümüzde "barış antlaşması yapmamış" iki devletiz. savaş hukuku yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal karasularımızdan çekmenizi size ihtar ediyorum! Bir balmumu heykeline dönmüş Amiral..... gerine gerine girdiği Mustafa Kemal Paşa'nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçülmüş ve sonunda kekeleyerek: -Afedersiniz!.. demiş ve yerlere kadar eğilerek geri geri kapiya gidip dışarı çıkmış. .Ruşen Eşref hem düşünceli hem de gülüyordu: -Pasa, Amirali anasından doğduğuna pişman etti. "Kendisinin Türk topraklarında bir savaşçı olarak bulunduğunu "Paşa'dan öğrendiği zaman sapsarı kesildi... Tutuklanacağını, tutsak edileceğini sandı. İnce dudaklarını ısırıyor, parmaklarını birbirine kenetlemiş titriyordu. Karşısında Babıali Paşası bulacağını sanıyordu herhalde... "İngiltere devletini kendi devletine eşit gören "bir Paşa ile karsılaştığı için, ihtiyatsızlık edip karaya çıktığına kim bilir nasıl lanet etmiştir... Aradan bir saat geçti gecmedi... İngiliz gemisinden bir müfreze ve bir teğmen çıktı. Amiralden - devleti adına- bir ültimatom getiriyordu, Başkomutan'a kendi eliyle verecekti. Paşa'ya bildirdim; "Gelsin" dedi. Teğmeni içeri aldım. Ruşen Eşref tercümanlık yapıyordu.İngiliz çakı gibi bir Teğmendi. Paşa'nın karşısında gösterişli bir selam verdi ve Ruşen Eşref aracılığıyla ültimatomu Paşa'ya ulaştırdı. Paşa: -Peki Teğmen! Hükümetimiz ültimatomunuzu inceler ve hükümetinize gereken karşılığı verir.Siz geminize dönebilirsiniz... Teğmen önce dışarı çıkacakmış gibi bir hareket yaptı, sonra da Ruşen Eşref'e donup: -Başkomutan ellerini öpmeme müsaade buyururlar mi? Ruşen Eşref, teğmenin dileğini Paşa'ya söyledi, Pasa: -Nereden icap etmiş sor bakalım!.. dedi. Teğmen: -Asker olarak zaferlerine, insan olarak kendisine hayranım... Lütfetsinler... Teğmen Paşa'nın elini öptü, Paşa da Teğmenin yanağını okşadı. Odayı boşalttık. Az sonra Ruşen Eşref'i çağırdı: -Metni okudunuz mu? Ne istiyorlar?.. -Paşam Amiral ile görüştüklerinizin yazı ile de pekiştirilmesi isteniyor. -Öyleyse Halide Hanım'ı (Edip Adıvar) bulunuz, hemen tercümesini yapsın ve metin olarak bana getirsin... Öte yandan bir kopyasını şifre ile Dışişleri Bakanlığına gönderin gerekeni yapsınlar... Durumu, ordu komutanı Nurettin Paşa'ya da bildiriniz. Gerekiyorsa benimle temas etsin........ Olay kısa bir süre içinde şehirde duyulmuştu... İngiliz ve Fransızlar, kendi devletlerinin uyruğunda olanları gemilere bindirmeye başlamışlardı. Nitekim birkaç saat sonra da sessizce çekilip gittiler... |
ozge_001 kullanıcısına teşekkür eden 3 üye: |
Etiketler |
akin, alıntıdır, anıları, atatÜrkün, bİr, dan, gerçek, hİkayedİr, sunay |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |