GENEL TOPİK

zumrut_

Bulutların 3 Nisan'a kadar Türkiye'ye gelmesi bekleniyor.
29 Mart 2011 / 15:46







Türkiye'ye giriş yapan radyasyonlu hava akımı 10 bin metre yükseklikte ve bahar yağmurlarıyla yere düşme ihtimali yok. Düşük yoğunluklu bulutların 3 Nisan'a kadar Türkiye'ye gelmesi bekleniyor.

"Yalnız bizim burada bir şansımız var, dünya batıdan doğuya döndüğü için hava hareketleri de aynı aynı yöndedir. Japonya bizim doğumuzda, doğuya doğru esen rüzgarlar önce 8 bin kilometrelik Pasifik Okyanusu'nu geçti. Ardından Amerika kıtasını, Atlas Okyanusu'nu ve Avrupa'yı geçip bize geldi. Oldukça uzun bir yol katetti.
Bize gelen bulutlar 10 bin metre yukarıya çıkmış durumda, yani jet akımlarına gelen radyasyondan bahsediyoruz. Bahar yağmurlarıyla radyasyonun yer yüzüne düşme ihtimali yok, çünkü o kadar yüksekte bulutlar yağmur üretmez. Bulutlar 3-5 kilometre arasında yağmur üretir.
ABD Japonya'ya 8 bin kilometre mesafede, biz 28 bin kilometredeyiz. Amerika'da bir şey olmuyorsa bize hiçbir şey olmaz.
Şu an gökyüzündeki radyasyon İstanbul'da veya Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir sorun teşkil etmiyor.
Yaz aylarında hasat edilecek sebze veya meyvelerde de radyasyon görülemez çünkü çok büyük bir radyasyon miktarı olması gerekiyor bunun için. Serpintinin emisyon miktarı şu an çok düşük, yüksek olsaydı riskliydi.
Radyasyonlu bulutlar dünyayı dolaşırken zaten yarı ömürlerini tamamlamış oluyorlar. Aktif olan partiküller birkaç kilometrede yok oluyor. 11 Mart'ta nükleer sızıntı olmuştu ve aradan geçen 18 günde radyasyonun havada yaşaması mümkün değil.
Radyasyon sadece yağmur, hava veya nefes almakla bulaşmaz, besin zinciriyle de bulaşabilir. Dünyanın herhangi bir yerine seyahat eden vatandaşlarımız Japonya'dan gelen ürünlere dikkat etmeliyiz, gümrüklerde kontrol edilmiş olması gerekiyor."

__________________



Yalan dünya deriz ama yalan olan dünya değil insanlardır. Doğada, insanların ağzından çıkanlar hariç, her şey gerçektir. Yalancı çiçek, sahtekâr kuş, üçkâğıtçı balık yoktur

(Metin Münir)

seher korkmaz

çok teşekkürler emeğiniz için. her kafadan ayrı ses çıkıyordu, neyseki tehlike yokmuş...