![]() | |
Alıntı:
|
İnanmıyorum ya ben tüm konuları son 5 gün içinde yükledimm yav o kadar konu silindiki yanlış yere konu açsam silmeyeceğim bir daha.... |
Ne yazık ki canım. :( |
nasippppp diyip bir içimi çektimm fark ettinizmiii....:) |
İşte mutluluğun resmi http://i43.tinypic.com/iwj3wk.jpg Mevtayı nasıl bilirdiniz.. http://i44.tinypic.com/1563i9k.jpg Güneş tutulmasını izleyebilmek için ilginç bir yöntem.. http://i43.tinypic.com/n68iet.jpg |
Haydi Aksaray..Aksaray.. http://i39.tinypic.com/2e1zpuc.jpg Zevk sahibi bir adam.. http://i41.tinypic.com/29fsfug.jpg |
Bu da farklı bir sanatı.. http://i39.tinypic.com/xf8012.jpg http://i39.tinypic.com/2diilw4.jpg http://i41.tinypic.com/2nvuiie.jpg |
Erkekler Melektir > Birgün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını > keserken baltasını suya düsürür. > 'Aman tanrım' diye bağırdığında bir peri belirir ve > 'Ne diye bağırıyorsun?' der. > Ormancı baltasinı suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o > baltaya ihtiyacı olduğunu söyler. > Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir. 'Baltan > bu muydu?' diye sorar. ormancı'hayır' diye cevaplar. > > Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta iletekrar > belirir ve yine sorar. > > 'Baltan bu muydu? 'ormancı yine > 'hayır' diye cevaplar. > > peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar > belirir ve yine sorar. > > 'baltan bu muydu?' ormancı 'evet' der. > > Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de > kendisine verir. > > Ormancı mutlu bir şekilde evine döner. > > Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı > suya düser. > > Ormancı 'aman tanrım' diye bağırır. peri yine belirir ve sorar. > > 'ne diye bağırıyorsun?' ormancı 'karım suya düştü der. > > Peri suya dalar ve jennifer lopez le birlikte geri döner. > > 'Senin karın bu mu?' diye sorar. ormancı 'evet' der. > > Peri sinirlenmiştir. 'yalan söylüyorsun. gerçek bu değil' der. > > Ormancı 'özür dilerim peri, ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu. > Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones > ile geri dönecektin, o na da hayır > deseydim karımla dönecek ve her üçünü de bana verecektin. ben fakir > bir adamım ve üç karımın sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim. > Jennifer Lopez e evet dememin sebebi budur. > Bu hikayeden alinacak ders : Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi ve saygın bir nedeni vardir ve bu başkalarının yararı içindir. (Kendileri için birşey istiyorsalarsa ekmek çarpsındır ) |
Şeytan da bir melek. :D |
Alıntı:
|
Çocuklarınızla konuşun... Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksı n babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi. Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim. Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi. Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım? Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz ükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye. Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı .. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi. Farkında' Olmalı İnsan... Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı. Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür |
BUNLAR TURKIYE'DE OLUR Çok seviyorum yurdun insanını...:D Yeryüzünde insanlar ya sigara içerler ya da içmezler. İçenler, sigaralarını çakmak ya da kibritle yakarlar. Ve bunların bir cogu da kanserden ölür. Ama, dünyada demir çelik haddehanesinde çalışan hiçbir işçinin, sigarasını yakmak amacıyla 600 tonluk pres makinesinin arasından emekleyerek geçip 2450 santigrat sıcaklığındaki fırına ulaşmaya çalışırken can verdiği görülmemiştir. Türkiye'de görülmüştür, Karabük'te... ********************* Bütün dünyada haşerat, özellikle sivrisinek vardır, buralarda da sinek ilacı kullanılır. Ama, sivrisinek yutup da midesine kaçan sineği öldürmek üzere ağzına Shelltox sıkmak suretiyle zehirlenip ölen, Türkiye'dedir. İstanbul, Sultanbeyli'de... ********************* Dünyanın her yerinde insanlar berbere gidip tıraş olurlar Ama hiçbir berber, rahatlatmak amacıyla müşterinin kafasını sağa sola kanırtırken adamın boynunu kırıp onu öldürmemiştir. Türkiye'de öldürmüştür, Erzurum'da... ********************* Dünyanın hiçbir yerinde bankamatikten para çekmek için düğmeye bastığınızda elektrik çarpmaz ve ölmezsiniz Türkiye'de ölürsünüz, Bozcaada'da... ********************* Dünyanın hiçbir yerinde, otoyolda giderken radyoda duyduğu göbek havası eşliğinde göbek atmak için arabayı 'sağ şeride çeken' ve az sonra da arkadan gelen arabanın çarpması sonucu ölen bilinmez. Türkiye'de bilinir, Adapazarı'nda... ********************* Nüfus sayım günü sokağa çıkma yasağı nedeniyle bomboş otoyolda (Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur ve olamaz) sayım görevlisi 'bariyerlere' çarpıp ölmez. Burada ölür, Gebze'de... ********************* Dünya'nin hiçbir yerinde aynı işyerinde biri gece, biri de gündüz vardiyasında çalışmakta olan ve her ikisi de 'mobilet' kullanan bir baba-oğul, birisi işten çıkıp eve gider, öteki evden işe gelirken bir kavşakta karşılaşmazlar ve birbirlerine selam vermek için ellerini kaldırınca çarpışıp her ikisi de ölmezler. Burada olur, Konya'da... ********************* Dünyanın hiçbir yerinde marangoz atölyesinde çalışan işçiler paydosta üzerlerindeki talaşları temizlemek için birbirlerine 'kompresör' tutarlarken, biri ötekine şaka yapmak için kompresörü onun arkasına tutmaz, öteki de 'şaka öyle olmaz böyle olur' diye aynı kompresörü berikinin makatına sokmaz ve adam bağırsakları patla***** ölmez. Bizde olur, İstanbul, Ayazağa'da... ********************* Dünyanın hiçbir yerinde gemi mühendisi kazanı kontrol etmek için kazana girdiğinde biri gelip kazanın kapağını kapatmaz ve sonra da gemi yola çıkmaz. Bizde olur, Kocaeli, Dilovası'nda... ********************* Dünyanın hiçbir yerinde bir adam ayakkabısının içine kaçan taştan kurtulmak için elektrik direğine yaslanıp ayakkabısını çıkarıp silkelediğinde, yoldan geçen bir başkası onu elektrik çarptığını sanmaz ve elektrikle bağlantısını kesmek amacıyla kafasına kürekle vurarak onu öldürmez. Bizde öldürür, Rize'de.. |
Kaplumbağalar kendi aralarında yarış yapmak istemişler, zor yokuşlu tepeyi kim çıkarsa ona çok büyük ödül verileceği duyurulmuş. Ama bu tepe o kadar yüksekmiş ki, kimse oraya çıkmaya ve tırmanmaya cesaret edemiyormuş. Sırf ödülü kazanmak için, hile yapmak niyetiyle bu yarışmaya katılmak istemiş bazı kaplumbağalar, ama katılmaya cesaret edemeyenler ise, dedikodu yapıyormuş kendi aralarında. ‘’ Kimse o tepeyi çıkamaz, boşuna uğraşmayın diye !..’’ Kaplumbağalar yarış zamanı gelince başlamışlar tırmanmaya, aradan saatler geçmiş, tepe varılacak gibi değil, bazıları pes etmeye başlamış, bazıları ise devam ediyormuş ama arkalarından bir ses; ‘’ Boşuna uğraşmayın, çıkamazsınız o tepeyi !.. ‘’ Kaplumbağaların bazıları da, bu sese ve dedikoduya yenik düşmüşler. Ve pes etmişler, içlerinden bir tanesi yoluna devam etmiş, hiç yılmadan ve pes etmeden tepeyi tırmanmış. Aşağıya indiğinde, o tepeyi nasıl tırmandın diye sormuşlar kaplumbağaya, hiç yanıt vermemiş kaplumbağa. Çünkü sağırmış. Siz de bazı şeyleri duymazdan gelin ve pes etmeden yolunuza devam edin.;) |
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış. Büyüğü Halil. Küçüğü ise İbrahim... Halil evli, çocuklu. İbrahim ise bekârmış... Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin... Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş.. . Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar. İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış : İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle. Peki, abi demiş İbrahim... Ve Halil gitmiş çu val getirmeye... . O gidince, düşünmüş İbrahim: Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine Böyle demiş ve Kendi payından bir miktar atmış onunkine... Az sonra Halil çıkagelmiş. Haydi İbrahim. De miş, önce sen doldur da taşı ambara. Peki abi. İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola. O gidince, Halil düşünür bu defa: Der ki: Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Böyle düşünerek, Kendi payından atar onunkine birkaç kürek. Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine. Bu, böyle sürüp gider. Ama birbirlerinden habersizdirler. Nihayet akşam olur. Karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile. Hak teala bu hali çok beğenir. Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki... Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler. Şaşarlar bu işe... Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları. Bugün 'Bereket' denilince, bu kardeşler akla gelir. Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir. EVİNİZE VE HAYATINIZA HALİL İBRAHİM BEREKETİ DİLERİM |
uzun bir aradan sonra hrkese merhaba :( :( :( |
Alıntı:
|
Alıntı:
hiçbir şey eski site gibi olamaz ..:( |
Alıntı:
kesinlikle.... |
Kızlar çok karamsarsınız.Olan oldu artık üzülmeyin. |
Alıntı:
|
|
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Kızlar karamsar davranacağınıza sitenin eski hale gelmesi için çaba sarfedin :) Önceki siteyi uzaylılarmı o duruma getirmişti,yine biz yapmıştık,bir daha olumsuz konuşanın ağzına biber süreceğim biline :) :) |
Hocam bilmiyorum pc başına geçince şarkıyı açıyorum eskiden olduğu gibi kulaklığı takıyorum bizim coğrafya ya tıklıyorum yüzümdeki tebessüm hemen yerini üzüntüye bırakıyor konu yükleme isteğim gidiyor ama elbette ki eski haline getireceğiz bu siteyi... |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Özge sana fırlattığım terlik işe yaramamış anlaşılan. Sıkma canını. Tebessüm et siteyi açınca önceden olduğu gibi. Geldi geçti. Hepberaber eskisinden daha iyi yere getireceğiz siteyi.İşe başladık bile ;) |
Alıntı:
ne diyelim hep beraber ya ALLAH diyip yeniden kuracağız önemli olan yine bir arada olmak sa yine bir aradayız olan emeklerimize oldu onlarıda inşallah telafi ederizz.... |
|
|
Alıntı:
|
Selam herkese.. kaç gündür siteye alınmadığımız için fellik fellik gezdik ortalıklarda :D Burda olmak güzel.. |
hoş geldiniz hocam nasılsınız... |
İyiyim teşekkür ederim Özge sen nasılsın? |
Alıntı:
|
Bunalıyorsunuzdur oralarda şimdi zor iş :D |
Alıntı:
|
Hoş geldiniz seher hanım...:) |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:09. | |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by BizimCografya.com® Copyright ©2008 - 2011, Baylas